312 syf.
10/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Eğer beynin işleyişiyle ve bunun günlük hayatta yansımalarıyla ilgili bilgileri içeren ( kavramların kullanılarak anlatıldığı) bir kitap okuyorsanız ve alanla ilgili liseden küflenmiş bilgi kırıntılarından daha fazla bir bilgiye sahip olmamanıza rağmen rahatlıkla anlıyorsanız Serkan Karaismailoğlu kalemiyle karşı karşıyasınız demektir. Kitabı okurken içinizden adeta “biyolojiyi böyle anlattılar da biz mi anlamadık” dedirten bir üslupla sinirbilim alanından çok önemli bilgilerin işimize yarar ksıımlarını damıtarak ve bilgiye boğmadan öyle güzel işliyor ki kitapta kendisinin de eleştirdiği gibi lise müfredatında bilgileri adeta kafamızdan aşağıya boca eder gibi çer çöp demeden boşaltan sisteme meydan okurcasına bir üslup kullanıyor (Öyle değil böyle anlatacaksınız der gibi mesela). Kitabın konusu ise ergenler ve tripleri.. Daha doğrusu dışarıdan trip olarak görülen ama aslında beyinlerinin gelişimiyle ilgili durumlardan kaynaklı yaşadıkları sıkıntılar ya da avantajlar. Bunların günlük hayata nasıl yansıdığı ve yazarın deyimiyle ‘mavi’lerin bu durumu nasıl yönetmeleri gerektiği. Bunu yaparken nasihat verici bir tarzdan çok onları anlayan, yanlarında olan fakat ebeveynleri suçlayıcı olmayan bir yaklaşım kullanmış. (Sistemi fena eleştiriyor ki sonuna kadar haklı). Okurken geçmişte benim de mavi olduğumu hatırladığım; kardeşime, öğrencilerime ve büyüdüklerinde kızlarıma nasıl bir açıdan bakmam gerektiğini biraz daha net anladığım bir deneyim oldu.
Dünyanın En Yalnız Beyni
Dünyanın En Yalnız BeyniSerkan Karaismailoğlu · Ortapia Yayınları · 20232,484 okunma
Bir Düşünce Kesiti
Bir kadın olarak bunu gerçekten sorguluyorum. Kadınlar neden bu kadar konuşur. Ve ben bundan bir kadın olarak neden rahatsızlık duyuyorum. Kendime dönüp soruyorum neden rahatsızlık duyuyorum. Ben bu şekilde konuşamadığımdan mı. Sanmıyorum konuştuğum zamanlar da oluyor. Anlamsız geliyor tüm konuşulanlar. Konuşmaların çoğu şu şunu dedi şunu yaptı, şu şöyle giyindi. Kimsenin hayatını ne yaşadığını bilmeden yapılan eleştiriler(o iyi, bu kötü, şu saçma) ... Anlamsız gereksiz yersiz geliyor hepsi. Sanki bunları konuşan kişi çok mükemmel bir şeylerin en iyisi de bu konuşmaları yapıyor diye bir düşünceye düşüyorum. Kim bilir belki de aslında berbat geçen bir günün acısını çıkartma şekilleri böyle bazılarının. (ne kadar karakter huy olduğuna emin olup ispat edemesem de zorla da olsa kendilerini neşelendirmek için konuştuklarına inanmak istiyorum). Anlamlandıramıyorum. Kendini geliştirmek için kendinden bahsedersin, dert yakınarak rahatlamak istersin ona da tamam, ama bu başkalarını eleştirmek niye, ne anlamı var, bize ne katkısı olabilir ki bunun, ya da şu bana uymaz, bu bana olmaz, benlik değil denilenler... Ben dediğimiz nasıl keskin bir kalıptı ki kalıbın dışındaki her şey yanlış oluverdi. Benin en doğrusu, en güzeli olduğu kanısına nereden varıldı? Ya da beni ben yapan özellikler ne ara bu kadar netleşti de bene uymayanlar dışlandı, eleştirildi, yanlış kabul edildi? Ne ara oldu tüm bunlar? Tüm bunlar oldu üzerine kim kimi daha çok dışlar yarışlarına girildi? En çok dışlayan değerli kabul edildi. Peki ama NEDEN? Tüm bu faydasız yarış NİYE?
Reklam
Kitap sevgisi nedir ?
"Kitap sevgisi diye bir sevgi vardır sanırım. Ana sevgisi,kardeş sevgisi,yar sevgisi gibi bir sevgi. Bu sevgi insanın içinde doğuştan mıdır? Yoksa sonradan mı uyanır? Bunu bilmiyorum. Daha doğrusu ben şöyle inanıyorum: Kitap sevgisi de bütün öbür sevgiler gibi doğuştan vardır; ama uyuyordur. Onun zamanı gelince uyandırılması gerekir.
Sayfa 42
"Ve Samim değil yalnız. Ondan daha mühim bir varlık iğreniyor benden. Bu varlık, tuhaf, vücudu yok onun. Fakat hissediyorum ki vardır o. Samim'den, Nuri'den, Cezmi'den, Talât'tan, Şakir'den, babamdan, Ferhat'tan, annemden, benden fazla var. Her yerde var o. Allah mı? Değil. Ona yakın bir şey. Dur, dur İsmini bulacağım gibi geliyor. Var bir ismi onun. Fa.. fazilet. Fazilet derler değil mi? Yahut iyilik, iyi olmak. O iğreniyor benden. Ve ben bunu hissediyorum. Demek ben... Bende bir şeyler kalmış ondan. Ben -o kadar- fena değilim, "kötü" değilim. Diz kapağıma kadar batmışım. Daha doğrusu... Belime kadar. Kollarımın altından Samim tuttu ve beni kurtarmağa çalıştı. Ne fedakârlıklar! Ne kadar çırpındı, çırpındı! Ve kurtaramadı. Az daha benimle beraber batacaktı. Ne kadar istedim onun da bana bir fenalığını görmek. Bana ihanet etmesini istedim. Hattâ teşvik ettim onu. Bir gün: "Niçin, dedim, çekiniyorsun, git o kadınlara fena kadınlara." Gitmedi. Bir tek yalan söylemedi bana Günahlarımın her çeşidi içinde beni yalnız bıraktı. Onu İçine battığım kanalizasyona bir defa bile çekemedim."
Sayfa 286·Kitabı okudu
Susmak
Sufiler arasında "Susmak mı iyidir, yoksa Yüce Allah'a yalvarmak mı daha iyidir?" diye bir ihtilaf vuku bulmuştur. İşin doğrusu; insanın kalbi susmaya açılır ve huzuru bunda görürse susmak, yalvarışa açılır ve huzuru bunda görürse yalvarış iyidir.
Sayfa 91·Kitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.