Neyse ki Dostoyevski'nin , Öteki/Öteki Ben/İkiz gibi isimleri olan kitabını da bitirdim ve incelemesini yazabiliyorum. Neymiş, Dostoyevski'ymiş de, insan psikolojisinden en iyi o anlarmış da. Bakıyorum diğer incelemelerine kitabın, yere göğe sığdıramamış herkes. Ne alakası var kitabın Dövüş Kulübü ile. Altı üstü bir devlet memurunun maceralarını
“Zaten biz acı çeken ölümlüler ayaklarımızı
mutluluğun üzerine hiç tamamen basamadık.
Her seferinde acı bir keder neşemizi kaçırır.”
-Rodoslu Apollonios
1. Giriş:
Bu yazı direkt olarak bir inceleme yazısı değildir. Antik Çağ’ın önemli yapıtlarından Argonautika hakkında bir akademik makale çalışmasıdır. Ve elbette yalnızca kitap hakkında
Kahve paketini açtım, üçü bir arada işte kahve-krema-şeker. Kum saatindeki kumlar gibi aktı bardağa. Zaman-mekan-insan üçü bir arada işte. Kum saatini ıskaladığımı düşündüm sonra, ilkokulda görmüştüm bir kere, sonra zaten tedavülden çoktan kalkmış bir banknot gibi kimse yüzüne bakmadı. Kumlarla aram iyi değil zaten, deniz ve kumsal hayatımın
Yeraltından notlar, insanın iç dünyasına ulaşan bir eser. Dostoyevski’nin bundan bir önceki eseri olan “Suç Ve Ceza” insanın ruhen ve davranışsal olarak yansımalarına yer vermesinden sonra bu eserinde yine insanlığı kaleme alarak onlara asla yaranılamayacağını, nankör bir varlık olmaktan kendini geri alamayacağını ve daha da önemlisi bu şekilde
Ulaşana kadar her yolu deniyorlar. Ulaştıktan sonra da uzaklaşıyorlar. Yemin ederim canlılar arasında insandan daha tuhaf daha nankör bir varlık yoktur...
Insanoğlu yoklukta veren el ararken varlıkta veren eli unutan aciz ve nankör bir varlık. Biz insanlar yokken bulmak için arayışlar içine gireriz. Bulduğumuzda da şükretmek, onunla yetinmek yerine hep daha fazlasını isteriz. İnsanız işte kibirimize yenik düşüyoruz. Bencil davranıp hepsi bizim olsun istiyoruz en iyisi bizde olsun istiyoruz. Işte böyle durumlarda aza kanaat etmeyip çoğu istersek bir bakmışız ki ölümle burun buruna gelmişiz. Ve elindeki servetin bile fayda etmez olmuş.
Kitaptan alıntı:
"İnsan unutkandır. Gün gelir veren eli unutur, gün gelir vermesi gerekeni unutur. Gün gelir kendisini de unutur."
"Nasıl inanırsanız öyle yaşayacaksınız." Bu iki alıntı bence kitabın kısa özeti niteliğinde.
Insanlarımızın okurken ders çıkarabileceği, kendinden birşeyler bulabileceği bir kitap. Ben keyifle okudum. Okumanızı tavsiye ederim.
Yazarımız
Cihan Buğdaycı'ya bu güzel imzalı kitabı için çok teşekkür ederim. Kalemi daim olsun. Yüreğine sağlık...
#okurkitaplığı #metamorfozyayıncılık #okurkitap.com
İnsanoğlu aptaldır, şaşırtıcı bir şekilde aptaldır hem de. Daha doğrusu nankör diyelim, bunun gibi bir varlık daha bulamazsınız yaratılmışların arasında.
~ Evet, bir alçaksın ; bir alçak için de kendisinin gerçek bir alçak olduğunu hissetmek bir tesellidir. / 16
~ İnsanoğlunun çıkarlarının gerçek bir dökümü yapılmış mıdır? Yalnızca herhangi bir sınıflandırmaya değil, hiçbir sınıflandırmaya girmeyenleri yok mudur bu çıkarların? / 29
~ Doğru, aptaldır insanoğlu, hem de inanılmaz derecede... Yani
Soylu denen kimselere, altınlar elmaslar içinde yaşayanlara, aylaklara ya da süsten geçinenlere, bu hoş keyifleri körükleyip beslemekten başka işleri olmayan bu insanlara bu kadar bol keseden varlık dağıtan bir toplum haksız ve nankör değildir de nedir? O toplum ki; asıl kendini yaşatan çiftçinin, kömürcünün, arabacının, marangozun, işçinin dertleriyle kaygılanmaz, hiçbirine acımaz. O toplum ki; insafsız bencilliği içinde, daha fazla iş, daha fazla çıkar sağlamak için emekçi insanların gençlik gücünü kıyasıya harcar. Zavallılar yaşlandılar-hastalandılar mı, ellerinde avuçlarında bir şey kalmadı mı, iş başında sabahladıkları günler, gördükleri önemli bunca iş unutulur. Bütün bunlara karşı toplumdan gördükleri ödül açlıktan ölmektir.