Sonra dalgalar geldi dile Sonra bir mavilik aldı her yerimizi; Nasıl hatırlıyorsan dünyayı Öyle.
Çığlık
"Neon'u bir park yerine soktu ve el frenini çekti. Bagajdan şemsiye, şişe su, atıştırmalıklar, güneş kremi ve havlularla dolu çantayı kapıp Old Orchard Sokağı'ndan aşağı, kumsalla birleşen çıkmaz sokağa doğru yürüdük. Kumun üstü rengârenk şemsiyelerle beneklenmişti ve köpüklü dalgalar iskelenin ince bacaklarının altında ilerliyordu. Biraz ileride, aynı okula gittiğimiz ve yakında son sınıf olacak bir grubun Ultimate Frizbi oynadığını gördüm."
Sayfa 265 - Pegasus Yayınları
Reklam
Dünyevi problemlerin dalgaları serttir ama iman dalgakıranı karşısında bu dalgalar etkisiz kalacaktır.
Sayfa 15
Bu korkunç ağırlıkları kim koydu başıma? Bu marşandiz trenleri nereye gidiyor? Ben bir katran deniziyim artık Dalgalar iri kayaları döver durur Bütün yaratıklar derinliklerimde kapkara Ne bir seven var beni Ne bir anlayan bulunur
Sayfa 89
Tew
...Para fakir fukaranın canı cigeridir , Oysa ne kötü şeydir dalgalar içinde ölmek.
"Yaşayan her insan gibi daha iyi nasıl yaşarım sorusuna kafa yoran ben, bu soruya ilerlemeye uygun yaşamalıyım yanıtını verirken, dalgalar ve rüzgârlarla sürüklenen bir kayıtaki adamın söylediklerinin aynısını söylediğimin henüz farkında değildim. Adam kendisi için en önemli ve biricik soruya, 'Nereye yanaşmalı' sorusuna yanıt veremediğinde 'Bizi nereye götürürse artık,' diyecektir."
Sayfa 13 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, L. N. Tolstoy, çeviri: Ayşe Hacıhasanoğlu, IV. Basım
Reklam
İlkbaharda, sonbaharda, yağan ilk yağmurda Sanki bütün dünya seni fısıldar Senin adını söyler Ilık rüzgarlar, nazlı dalgalar, senin adını fısıldar bana Eğer bir gün sensiz kalırsam İnan canım çok yanar Sensiz ne yaparım, nereye giderim Nasıl nefes alırım ben Dünya dönmez olur, kalbim atmaz olur Bir gün sensiz kalırsam eğer Gözlerim var, seyretmek için Senin güzel yüzünü Ellerim var Dokunmak için sana Sen olmasan eğer Bunlar neye yarar Her şey senin adını söyler Ilık rüzgarlar, nazlı dalgalar Senin adını fısıldar bana Zülfü Livaneli🤍
Poggioli (1968) ve Bürger'in (1984) işaret ettikleri gibi, modernizmin tarihinde avangardlar, radikal dalgalar, toparlanmalar ve bastırmalar yaratarak, süreklilik duygusunu kesintiye uğratan hayati bir rol oynamışlardır.
Ders niteliğinde bir hikaye. Okumanızı tavsiye ederim
Okyanusta yol alan bir gemi battı . Sadece bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günlerde kendisini kurtarması için Rabbine yalvarıp yakardı. Sonraki günlerde yardım bulurum umuduyla uzaklara bakmaya başladı. Ama ne gelen oldu ne giden. Bin bir emekle rüzgardan, yağmurdan ve vahşi hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından bir kulübe yaptı. Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyordu. Günler böyle geçiyordu. Yine bir gün balık avlamak için yola koyulmuştu. Döndüğünde ne görsün, tek tutunduğu dal olan tahta kulübesi alevler içerisinde cayır cayır yanıyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Artık bu ıssız adada başını sokabileceği bir kulübesi bile kalmamıştı. Bu üzüntüyle, Allah'ım bunu bana neden yaptın, diye feryat etti. O geceyi Allahü Teala'ya sitemler ederek üzüntü ve keder içinde geçirdi. Ertesi sabah erken saatlerde adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. Onu kurtarmaya geliyorlardı. Mutluluktan havalara uçacak gibiydi. Gelenlere "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?" diye sordu. Cevap onu hem şaşırttı hem de utandırdı: ''Dumanla verdiğin işareti gördük, o işarete göre geldik. " İşte tutulan son dalın kırılması, ilahi yardımların önündeki son engelin de kalkması manasına gelir kimi zaman.
Ebedi karşılaşmamızın şahidi dalgalar İçsel değişimlerimin uğrak yeriyken uykular, yine bizi Deniz çeker, Meltem çeker, aşk çeker!
Reklam
Bu dünyada bir düzen var; ayağımın sınırında durduğu bu dünyada farklılıklar, ayırt edici üstünlükler var. Çünkü bu daha başlangıç.
Sayfa 13 - Neville
'' Beklemek üzerine felsefe kitabıydık Her şeyi bekliyoruz diyorduk Hayattan ne beklediğimizi soranlara “Her şeyi” deyip iğrençlerimizi dişliyor Tespihimiz şeytan tırnaklarından eşiklere takılıyor Takılıp tökezliyordu ara ara. Hayat gözlerini yummuş soruyordu durmadan El el üstünde kimin eli var? Şapkadan tavşan çıkaran şairler okulundan atılmış Kol manşetinden şiir çıkaranlara intisap etmiştik. Acaip dalgalar geçiyordu üstümüzden. ''
Titanik Vapurunun Batması
Titanik Vapuru Kazası - Southampton'dan New York'a gitmekte olan İngiliz Titanik sefine-i cesîmesi Efrenci Nisan'ın sekizinci Pazar günü akşamı sâat onbiri kırk geçe Ternovo Adaları etrafında, Bun Burnu civarında, Kapdros'dan 300 - mil uzakta, 41 derece, 46 dakika, arz-ı şimâlî, 50 derece 14 - dakika tül-i garbîde, vücüdundan
Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Gemiden tek bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar adamı küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günler kendisini kurtarması için Allah'a yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu, ne giden... Daha sonra rüzgardan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından bir kulübe yaptı. Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan konserve, pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu. Günler hep aynı şekilde geçiyordu. Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyot, kendisini kurtarması için Allah'a dua ediyordu. Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı. Geri döndüğünde kulübenin alevler içinde yandığını gördü. Duman dans ede ede göğe yükseliyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Şimdi bu ıssız adada başını sokabileceği bir kulübesi kalmamıştı. "Allah'ım, bunu bana nasıl yapabildin?" diye feryat etti. O kadar dua ettiği halde, başına bu olaylar geldiği için sitemler etti. Ertesi sabah erken saatlerde, adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?" diye sordu bitkin adam kendisini kurtaranlara. Cevap onu hem şaşırttı, hem de utandırdı: "Dumanla verdiğiniz işareti gördük!"
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.