…Bütün günümüz adeta merak sancısı içinde geçti. Yalnız yemekten değil, düşünmekten de kesilmiştik. Zırhlıları, tümenleri ve alayları ile Birinci Dünya Harbi düşmanlarının zaferi, hâlâ İstanbul'un surlarında ve sokaklarında idi. Bir tek umut, bir avuç askerde ve Mustafa Kemal denen isimde idi. Nihayet Rumca gazetelerde ilk rivayetler çıktı. Biz,
Sayfa 322
Mustafa Kemal kararını verdi. Danışmanlarından kimisi, yenilgi riskine girmeden, derhal barış yapmasını istediler. Çoğunluksa, şiddetle derhal saldırıya geçip İngilizleri bir kenara itmesinden Yunanlılara yetişip, onları Atina’ya dek kovalamasından yanaydı. Mustafa Kemal, en belirgin değerlerinden biri olan soğukkanlı muhakemesi sayesinde, birinin
Reklam
... teknolojiye tapınma meselesini sadece silahlara tapınma diye alma. Ürünlere tapınma diye işleyen bir düzenlemeye -işlevi ne olursa olsun- hayranlık diye bak. Mesele şu, artık iş o hale geldi ki günümüz insanının, Türk'ün, ilgisi, artık doğanin ve yaşayanların üstünde değil, mekanik olan, yaşamayan insan yapısı nesneleri üzerinde yoğunlaştı. Insanımız, otomobiline kadınına gösterdiğinden daha fazla ilgi gösterir daha şefkatli davranır oldu. Motordaki en ufak bir arızayı anlamaya çalışırken kadının gözündeki gölgeyi görmüyor bile . Kadınına bir dal götürmeyi akıl edemezken otomobiline vazo takıyor. Otomobilinden gurur duyan, aziz tutan, kendi elleriyle yıkayan, cilalayan, sevecen isimler takan, çocuğuna aynı ilgiyi göstermiyor. Okul aile birliği toplantısına gitmez ama tamirhaneye gider. O hale geldi ki, otomobilsiz hayat kadınsız hayattan daha dayanılmaz olabiliyor.
Sayfa 125Kitabı okudu
"... arz ve talebin bir anlamı varsa, yaşam dünyadaki en ucuz şeydir. Su, toprak ve hava için yalnızca çok diyebiliriz; ama doğmayı talep eden yaşama gelince bunun sınırı yok. Doğa savurganın teki. Balıkları ve bunların milyonlarca yumurtasını ele al. Bu açıdan kendini ve beni ele al. Belimizde milyonlarca yaşam ihtimali var. Yeterli
Sayfa 67 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 6. Basım (2018), Çeviren: Fadime KâhyaKitabı okudu
Şimdi, teknolojiye tapınma meselesinin sadece silahlara tapınma diye alma. Ürünlere tapınma diye, işleyen bir düzenlemeye -işlevi ne olursa olsun- hayranlık diye bak. Mesele şu, artık iş o hale geldi ki, günümüz insanının, Türk’ün, ilgisi artık doğanın ve yaşayanların üstünde değil, mekanik olan, yaşamayan, insan-yapısı nesneler üzerinde yoğunlaştı. İnsanımız, otomobiline kadınına gösterdiğinden daha fazla ilgi gösterir, daha şefkatli davranır oldu. Motordaki en ufak bir arızayı anlamaya çalışırken, kadının gözündeki gölgeyi görmüyor bile. Kadınına bir dal götürmeyi akıl etmezken, otomobiline vazo takıyor. Otomobilinden gurur duyan, ‘aziz’ tutan, kendi elleriyle yıkayan, cilalayan, sevecen isimler takan, çocuğuna aynı ilgiyi göstermiyor. Okul aile birliği toplantısına gitmez ama tamirhaneye gider. O hale geldi ki, otomobilsiz hayat, kadınsız hayattan daha dayanılmaz olabiliyo r. TRT’nin ‘Kit’ isimli dizisini hatırlar mısın? Türkiye’nin en sevilen dizilerinden birisiydi. Kit, konuşan, uçan bir süper otomobildi. Sürücü ikinci plândaydı. Bu otomobilin simgelediği ‘güç’ün öyle bir albenisi vardır ki, sıradan bir insanın hayatı ile kıyaslandığında daha değerliydi. Şöyle söyleyeyim, araba vapuru batacak olsa, Kit’in kurtarılması miçonun kurtarılmasından daha önemli olurdu. Ev kadınlarının alet düşkünlüklerini düşün. Bu düşkünlüğün nedeni o aletlere duyulan gereksinim değil -neticeden, hele de çalışmayan kadının ‘akıllı fırın’ ihtiyacından bahsedilemez- o aletlere sahip olmanın verdiğini düşündükleri ‘güç’tür.
Bak, teknoloji çığ gibi ilerliyor. Elektronik çağ da bitti, bilgi çağı başlıyor. Bu ne demek biliyor musun? Bugüne kadar bilinen sınıflar kaybolacak, onun yerini ‘bilenler’ ve ‘bilmeyenler’, ‘eğitilebilenler’ ve ‘eğitilemeyenler’ diye iki sınıf alacak demek.” “Nasıl yani?” “Bir örnek verirsem daha kolay anlayacaksın. Kaddafi’nin uçaklarını
Reklam
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.