Şimdi, teknolojiye tapınma meselesinin sadece silahlara tapınma diye alma. Ürünlere tapınma diye, işleyen bir düzenlemeye -işlevi ne olursa olsun- hayranlık diye bak. Mesele şu, artık iş o hale geldi ki, günümüz insanının, Türk’ün, ilgisi artık doğanın ve yaşayanların üstünde değil, mekanik olan, yaşamayan, insan-yapısı nesneler üzerinde yoğunlaştı. İnsanımız, otomobiline kadınına gösterdiğinden daha fazla ilgi gösterir, daha şefkatli davranır oldu. Motordaki en ufak bir arızayı anlamaya çalışırken, kadının gözündeki gölgeyi görmüyor bile. Kadınına bir dal götürmeyi akıl etmezken, otomobiline vazo takıyor. Otomobilinden gurur duyan, ‘aziz’ tutan, kendi elleriyle yıkayan, cilalayan, sevecen isimler takan, çocuğuna aynı ilgiyi göstermiyor. Okul aile birliği toplantısına gitmez ama tamirhaneye gider. O hale geldi ki, otomobilsiz hayat, kadınsız hayattan daha dayanılmaz olabiliyo r. TRT’nin ‘Kit’ isimli dizisini hatırlar mısın? Türkiye’nin en sevilen dizilerinden birisiydi. Kit, konuşan, uçan bir süper otomobildi. Sürücü ikinci plândaydı. Bu otomobilin simgelediği ‘güç’ün öyle bir albenisi vardır ki, sıradan bir insanın hayatı ile kıyaslandığında daha değerliydi. Şöyle söyleyeyim, araba vapuru batacak olsa, Kit’in kurtarılması miçonun kurtarılmasından daha önemli olurdu. Ev kadınlarının alet düşkünlüklerini düşün. Bu düşkünlüğün nedeni o aletlere duyulan gereksinim değil -neticeden, hele de çalışmayan kadının ‘akıllı fırın’ ihtiyacından bahsedilemez- o aletlere sahip olmanın verdiğini düşündükleri ‘güç’tür.