Bi' yolunu bulup yine damarıma basıyor ve kandırıyorum kendimi...
Borçlu olduğum için hakikat damarıma öyle bir basıyor ki ince ve başka şeylerden tesir alamıyorum. Şu kilimin sertliği gibi hayatın da kaba ve sert bir yerine oturdum..
Sayfa 246
Hiç bir siyasi görüşüm yok ama adam can damarıma basıyor
Ümit Özdağ: “Eğer Atatürk’ü gerçekten seviyor; Atatürk’e gerçekten inanıyorsanız umudunuzu yitirmeye hakkınız yok!”
Ölürken öyle olur.
Neden o kadar çok damarıma bastın diye soruyorsun. Yolu bilmiyordum diyor. Bütün damarlar kalbine çıkmıyor mu diyor, kalbine gelecektim. Haklısın diyorsun. Bas lan acırsa anasını sikeyim. Küfretme diyor. Neden tuzak kurdun ciğerime diye soruyorsun. Yok, diyor susuyor. Çok sigara içtim diyorsun. Birini söndürdüm diğerini yaktım diyorsun. Susuyor hala. Yere bakıyor. Çok ulan diyorsun. Ne çok diyor, seviyorum lan demiyorsun. Öp beni demiyorsun. Sarıl lan demiyorsun. Sigara diyorsun. Çok. İçtim. Neden diye soruyor, bırakmamış mıydın diyor, neden çakmağını bana bıraktın amına koyayım demiyorsun, bilmem diyorsun. Bilmem. Ben de bilmiyorum diyor. Neden öldürdün diye soruyorsun. Seni kurtardım diyor. Teşekkür ediyorsun. Çok teşekkür ediyorsun. Hızlı hızlı akıyor kanın. Damarına bi daha basıyor. Öyle bir basıyor ki çekmiyor. Dolaşamayıp ağzından fışkırıyor kan. Noldu diyor, hiç diyorsun, hiç. Ölürken öyle olur.. Alıntı
96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Ya kitap aşırı derindi. Yazarın daha önce okuduğum kitaplarından daha derin bile olabilir. Başta sinirlendiğim noktalar oldu. Stefan Zweig'ın eserlerinde sık sık yaşıyorum bunu. Yazarın ele aldığı dönem nedeniyle... O dönemde köleliğe, sarı benizlilere ve kadınlara olan bakış açısı beni çıldırtıyor! Eşitlikçi damarıma basıyor. Neyse bu benim sorunum, elimden geldiğince dönemin şartlarını göz önünde bulundurmaya ve sinirlenmemeye çalışıyorum artık. Kitabın derinliği şu nedenden kaynaklanıyor: (Bu benim yorumum elbette, hiçbir yerde açık açık söylenmemiş fakat dolaylı yollardan gösterildiğine inanıyorum) doktor, bahsi geçen, yardıma ihtiyacı olan kadına ilk görüşte saplantılı bir şekilde ve çılgınlık derecesinde aşık olmuş. İnanılmaz bir delilik hali olan Amok'u, kendi yaşadığı duyguya benzetiyor. "Aşık olmak, Amok Koşucusu olmaktır aslında..." mesajı veriliyor inceden usuldan. Yani bence. Neden olmasın ki? Zweig'ın hangi karakteri normal ki yani? Başlarda azıcık sıkıldıysam da kitabın sonu çok vurucuydu, en ufak bir sıkıntı kırıntısı bırakmadı. Böyle bir son bekliyordum ama yine de kalbim sızladı. Okuyun, okutun. Herkes okusun, bilsin Stefan Zweig'ı. Bu yazarın dili kullanışı çok değerli ve özel. Hayranlık uyandıran bir ustalığı var. İş Bankası Kültür Yayınları'nın çevirisi de tek kelimeyle kusursuz.
Amok Koşucusu
Amok KoşucusuStefan Zweig · Anonim Yayıncılık · 2020111,1bin okunma