KEŞKE Yunan Kazansaydıların Başı DAMAT FERİD!
"Damat Ferid hükümeti, Çerkez Ahmed Anzavur Paşa komutasında bir orduyu Kuvayı Milliye’yle savaşması için gönderdi."
Sayfa 35 - Doğan Kitap, 1.Baskı, İlk Basım Eylül 1922, Çevirmen: Zekeriya KurşunKitabı okudu
ittihat ve terakki :D :D
Enver Paşa, Mustafa Kemal’den hazzetmiyordu. Onu konumu itibariyle muhteris, gayr-ı memnun biri olarak görüyordu. Mustafa Kemal için ise Enver, sevip sevmemenin ötesinde tehlikeli birisiydi. İttihatçılık iddiası, ileride Mütareke döneminde menfi bir kavram olarak bilhassa Damat Ferid çevresi tarafından Mustafa Kemal taraftarlarına karşı da propagandası yapılan suçlamadır ve esas amacı Mustafa Kemal’in “millî hareketini” halk nezdinde itibarsızlaştırmaktı.
Reklam
Damat Ferit Paşa adında biri sadrazam olmuş, İngiliz'den İngiliz, Rum'dan, Ermeni'den ziyade Rum ve Ermeni kesilmişti. Bu adam bu düşmanların çıkarlarına onlardan çok hizmet ediyordu. Hareketiyle Osmanlı Devletini ölüm çukuruna gömüyordu. …. Ferid Paşa Türk Tarihinin Osmanlı bölümünün en uğursuz, en hain bir siması olmuştur. Bu kişiyi yakından tanırım. Uzun boylu, öğrenimi orta derecede, zekası sınırlı, sağduyusu, mantık ve muhakemesi gayet bozuk ve yanlış; fakat çok mağrur, çok kendini beğenmiş, kendi görüşünü en isabetli sanan, baskıcı ve hükmeden, hiçbir yöntem ve yasaya uymayan, davranışlarını yasaların üstünde sayan bir adamdı. Bir mesele hakkında görüşme açıldıktan sonra karar verilse bile o, tutar kararın taban tabana karşıtı olan kendi fikrini uygulardı. Her işin yalnızca fantazisinde olup; dışı süslü, fakat içi boş uzun vazodan ibaretti. Paris'te Barış Konferansı'nda Toros Dağları'ndan aşağıda Türk mevcut olmadığını, Türkler'in bir milyon Ermeni kestiğini söyleyecek kadar cahillik ve alçaklık göstermiş, buna karşı olarak da Fas'a kadar yer isteyecek derecede bönce davranarak Konferans'tan kovulmuştur.
1. Cilt
Sultan Vahdettin hakkındaki ithamları:
Tarihimizde Sultan Vahdettin'i yerden yere vuran, en ağır cümlelerle ona hakarette bulunan kişilerin ilk sırasında Atatürk bulunuyor. "...Çoktan köle olduğuna şüphe kalmamış olması lazım gelen padişah ve halifenin köleliğiyle, elde edilebilecek iktidar mevkisinin iktidarsızlığa örnek olması, tabii değil miydi?" Sayfa 273 "...Damat Ferid Paşa'dan sonra, diğer bir damat paşanın etrafında, sadrazam diye, nazır diye toplanmış birtakım kuş beyinlileri, alçak bir padişahın, alçakça fikirlerini kolayca uygulamada serbest bırakmayacağımızı hissettiriyoruz!" Sayfa 278 "... Harbiye nazırı bu sözü söylediği dakikada yalnız bir zatın, gü-venine sahip bulunuyordu. O zat da devlet reisliği makamını kirletmekte bulunan hain Vahdettin idi." Sayfa 289 ...Hain Vahdettin bir Ingiliz savaş gemisiyle İstanbul'dan kaçıyor!" Sayfa 299 "Asil bir milleti, utanılacak bir duruma düşüren sefil", "Adi bir mahluk!" "Alçak!", "Adi", "his ve idrakten mahrum bir mahluk!", "Sefil", "Pespaye..." Sayfa 301
Sayfa 29 - Yakın Plan
Adam da haklı babacığım, ne etsin? :)
Mustafa Kemal Paşa'ya mülaki olup ken­disi ile işbirliği yaptıktan sonra öğrendim. Ben Bitlis' de dünyadan habersiz, ajanssız, gazetesiz, postasız vakit geçirir ve kendi kendi­me duyduğum şüphelerle boğulu bulunurken, Mustafa Kemal Paşa, Telgrafımı alıyor. Müfettişlik Erkanıharbiye Reisi olan Miralay Kazım Bey'e (General Kazım Dirik): "Bu vali galiba bizden değil, yahut da bize itimat etmiyor. Kendisine çektiğimiz telgraf gayet açık idi." Diyor. Kazım Bey: "Paşam Mazhar Müfid'in bizden olmamasına imkan yok. Ben Balıkesir'de Fırka Kumandanı iken o da mutasarrıftı. Ken­disini yakından tanırım, siyasi kanaatlerini iyi bilirim. Aramızda dostluk ve itimat hakimdir. Müsaade buyurursanız aynı telgrafı bir de ben kendi imzam ile çekeyim." Diyerek müsaade istiyor. Hakikaten çektiği telgraf geldi. Fakat, ben yine: - Damat Ferid'in bu adamlarının tuzağına düşmiyeceğim. Fikr-i sabitini ısrarla muhafaza ederek Kazım Bey'e de müs­pet cevap vermedim ve : "Şifre telgrafınızdan maalesef bir şey anlamak mümkün değil. Rakamlar birbirine karışmış." Diye bir telgraf gönderdim. Mustafa Kemal, bunu da öğrenince: ''Kazım, bu valinin bize itimat etmediği açıkça anlaşılı­yor. Ne için Anadolu'ya geldiğimizi, ne yapmak istediğimizi, hiçbir şeyi bilmiyor. Üzerine varmıyalım. Erzurum'a gittiğimiz vakit kendisiyle muhabere eder, anlaşmaya çalışırız." Diyor.
Sayfa 13 - Türk Tarih Kurumu
448 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Milli Mücadele Yükselirken
Taha Niyazi Karaca hocanın eserlerini okumak her zaman çok güzel gelmiştir bana. Her eserinde yeni bilgiler edinmek, kitabı okurkenki sürenin değdiğini hissettiriyor. Hoca hemen hemen her eserinde daha önce değinilmemiş konulara değinerek okuyucuya yeni bilgiler aktarıyor. Bu eser Taha Niyazi Karaca’nın doktora tezinin kitaplaştırılmış hali.
Milli Mücadele Yükselirken
Milli Mücadele YükselirkenTaha Niyazi Karaca · Timaş Yayınları · 20233 okunma
Reklam
98 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.