Dara ve At Çobanı Hikâyesi
Beni etkileyen bu hikayeyi çok önce okumuştum. Sadi Şirazi,Her dönemde meşale görevi üstlenmiş Daranın bir sürek avında askerlerinden uzaklaşıp ayrı kaldığını duy­dum. Bir at çobanı, koşarak ona doğru ilerliyormuş. Adamı tanımayan Daranın kalbine kuşku düşmüş ve kendine; “Bu gelen, düşmanlarından biri olsa ge­rek. Yanıma varmadan okumla onu
Dara ve At Çobanı Hikâyesi
Daranın bir sürek avında askerlerinden uzaklaşıp ayrı kaldığını duy­dum. Bir at çobanı, koşarak ona doğru ilerliyormuş. Adamı tanımayan Daranın kalbine kuşku düşmüş ve kendine; “Bu gelen, düşmanlarından biri olsa ge­rek. Yanıma varmadan okumla onu öldüreyim.” demiş. Yayını germiş, okunu hazırlamış, biraz daha yaklaşsın diye beklemeye koyulmuş. Bunu gören çoban uzaktan seslenerek; “Ey İran’la Turan’ın şahı, ey ulu Dara; kem gözler senden ırak olsun. Ben düşman değilim. Efendimin atlarını besleyen basit bir çobanım ve işim yüzünden buradayım.” Haykırışları duyan Dara rahatlamış ve gülerek; “Hey düşüncesiz adam, sana mübarek bir melek yardım etti. Yoksa öldüğün gün, bugündü.” Çoban da gülerek karşılık vermiş; “İnsan iyiliğini gördüğü efendisine hiç kötülük düşünür mü? Haddimi aşarak size, doğru yolu göstermek ve bu bağ­lamda öğüt vermek istiyorum. Dostuyla düşmanını ayıramayan sultan, acizdir. Büyükler, küçüklerini bilmeli. Siz, beni sarayınızda defalarca gördünüz; atla­rı, meraları sordunuz. Şimdi ben muhabbet ve hürmetle geliyordum yanınıza. Ancak siz beni tanımadınız. Oysa ben, şu yüzlerce at içinde istediğiniz özellik­teki atı hemen bulup çıkarırım. Demek ki çobanlık, akıl-fikir işidir. Siz de be­nim gibi olun, sürünüzü iyi tanıyın, onları her türlü tehlikeden koruyun.” Bu öğütler Dara’nın çok hoşuna gitmiş ve hemen oracıkta çobanı ödüllen­dirmiş. Utanmış kendinden ve içinden; “İnsan, bu öğütleri kulaklarına değil, kalbine yazmalı. Bir ülkede hükümdarın tedbiri, çobandan daha aşağı olursa, oranın yıkımıyla kırımı yakındır.” diye geçirmiş.