Vaktin gece mi yoksa gündüz mü olduğunu doğru dürüst bilmeden, ansızın çağrılıyorduk. Çağrılıyorduk ve birkaç koridordan geçiriliyorduk, nereye gittiğimizi bilmiyorduk; sonra bir yerde bekliyorduk ve nerede olduğumuzu bilmiyorduk...
İnsan; bu suskunluğun kapkara okyanusunda camdan yapılma çanı içerisindeki bir dalgıç gibi yaşıyordu ve dahası, dış dünyaya uzanan halatın koptuğunu ve sessiz derinliğin içinden hiçbir zaman dışarı çıkarılmayacağını şimdiden sezen bir dalgıç gibi yaşıyordu.
Bazıları için ölmek kolaydı. Uğursuz bir trenin gelmesi yetiyordu, tamamdı bu iş. Ama benim için göklere uçmak ne kadar güçtü. Herkes engel olmak için bacaklarımı tutuyordu.