Midye en az anne sütü kadar zamana meydan okuyan bir yiyecektir. İnsanlar midyeleri ciğ veya pişmiş olarak en azından 165 bin yıldır, belki de çok daha uzun bir süredir tüketir.
Glikoz şekeri her canlı türüne enerji sağlayan evrensel bir yakıttır. Bitkilerin, böceklerin, mayaların ve insanların tümü bu biyolojik yakıtı takas eder veya çalar.
Ağırlık esas alınarak değerlendirildiğinde bağırsaklar da beyin kadar enerji açlığı çeker ancak beyinlerimiz bizim boyutlarımızdaki primatların normalde sahip olduklarına oranla çok daha büyük olsa da, bağırsaklarımız çok daha küçüktür. Evrim bağırsaklarımıza harcanan enerjiden tasarruf ederek büyüyen beyinlerimize savurganlık yapacak kadar enerji kaynağı ayırmıştır.
“Et aşırı miktarlarda tüketildiğinde zehirler çünkü proteinin sindirilmesiyle oluşan ihtiyaç fazlası aminoasitler karaciğerin onları temizleme
kapasitesini aşar.”
Neandertaller Kuzey Yarımkürelidir, bizim gibi Afrikalı değillerdir ve kışları karanlık geçen soğuk iklimlere adapte olmuşlardır. DNA dizisi çıkarılan ilk Neandertalin genomu, kızıl saçlı olduğunu ortaya koymuştur.
İşbirlikçi davranışlarımızın, büyük hayvanları avlarken aramızda oluşan karşılıklı bağımlılık nedeniyle evrimleştiği hipotezi sofra adabından çok daha fazlasını açıklar. Spordan ibadete, hatta savaşa kadar grup halinde yaptığımız tüm faaliyetler topluma, ulusa veya eşitliğe dayanan tüm ulvi politik idealler ve bunları destekleyen demokratik kurumlarla kanunlar nihayetinde kökenleri antik çağlara dayanan, iyi bir biftekten adil bir pay alma arzumuzdan türetilmiştir.
Peynir, biyolojik açıdan bakıldığında, bir mikrobiyom veya bir mikroplar topluluğudur. Doğada peynire en yakın mikrobiyom toprağın içindedir. Toprak da tıpkı peynir gibi mantarlarla, bakterilerle, ölü maddeleri ve birbirlerini yiyerek beslenen mikroplarla doludur.
Özellikle bizim tüketimimiz için evrimleşmiş olduğunu söyleyebileceğimiz tek besin maddesi süttür. Peynir ise evrimin bize sunduğu bu hediyeyi, içerdiği enerjinin küçük bir kısmını, bitmek tükenmek bilmez bir lezzet çeşitliliği karşılığında bizimle değiştokuş eden diğer organizmalarla paylaşmamız sonucunda üretilir.
İnsan evriminde görülen en önemli eğilim geçtiğimiz 2 milyon yıl boyunca beynin istikrarlı bir şekilde büyümesidir. Beyinlerimiz artık diğer primatların beyinlerine oranla üç kat daha büyüktür ancak mutlak büyüklük tek başına pek de fazla bir şey ifade etmez. İneklerin de beyni büyüktür ama pek de zeki oldukları söylenemez. Büyük, akıllı beyinler karmaşık dil becerilerinin, soyut düşüncenin ve bunlardan türeyen, insanlara özgü diğer yeteneklerin gelişmesi için fırsat yaratmıştır. Beyin enerji açlığı çeken bir organdır. İnsan beyni vücut ağırlığının yaklaşık yüzde 2’sini oluşturur ancak dinlenme halindeyken vücudun tükettiği enerjinin yüzde 20’sini kullanır. Bu enerjinin büyük bir kısmı sinaps35 adı verilen sinir hücrelerini birbirine bağlayarak beynin işlevinin temelini oluşturan elektriksel bağlantı noktalarında harcanır.
Doğada bitkilerle doğal düşmanları arasında gözlemlenen evrime dayalı ilişki tıpkı silahlanma yarışına benzer. Bir taraftan bitkiler seçilim sayesinde değişim geçirerek sürekli savunmalarını güçlendirirken, diğer taraftan düşman kampındaki böcekler, mantarlar ve bitki yiyen türler doğal seçilim aracılığıyla bitkilerin savunma mekanizmalarının üstesinden gelmeye çalışır.