Moğollara (yani Oğuz soyuna), İlhan padişah olmuştu. Tatarlarm hanı da Sevinç Han’dı. Moğollar o taraftaki bütün kavimlerden daha kalabahk oldukları için, hepsini ayrı ayrı ezerlerdi. MoğolIardan çok darbe yiyen Sevinç
Han, Kırgız Han’ı ve sair illeri kandırdı, hep birden Moğolların aleyhine ayaklandılar. Nihayet hile ile onlara galebe ettiler. Moğollar hep bir arada yaşadıkları için, düşmanları
onları ortadan kaldırdılar. Yalnız Ilhan’ın Kıyan isminde bir oğlu vardı ki, o sene evlenmiş idi. Bir de Nukuz adlı bir yeğeni vardı. Bunlar, zevceleriyle beraber düşmanların ellerinden kaçıp, bir memlekete geldiler. Orada at, davar, deve mebzuldu. Bunlar bu malları sürerek, bir sarp dağ içinde kar yığılı bir yola uğradılar. Bu yol çok tehlikeliydi. Fakat oradan geçtiler. Yalnız bir tek yolu olan bu dağ içerisi geniş ve güzeldi. Akarsular ve çeşmeler, türlü sebzeler,
yemişler, av hayvanları vardı. Hayvanlarının kışın etini, yazın sütünü yiyip içtiler. Derisini giydiler. Dağların karı eridi. Oraya, Ergenekon dediler. Bu iki adamdan, çok nesil üredi. Dört yüz yıl burada kalıp çoğaldılar. Nihayet buraya
sığmayacaklarını anlayarak, çıkmaya karar verdiler. Fakat, yol bulunmuyordu. Bir demirci dedi ki: «Burada demirden bir dağ var, onu eritelim.» Hemen dağın geniş yerine bir
kat odun, bir kat kömür koydular. Yetmiş deriden körük yapıp, yetmiş yere de koydular. Birikip körüklediler. Derhal, yüklü deve çıkabilecek kadar yol oldu. Çıktılar ve Tatarlardan intikam aldılar. Bu esnada hükümdarları Börte Çino (Bozkurt) idi.
Ebû Hüreyre radıyallahu anhtan Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu dediği rivayet edilmiştir: Sahibi tarafından zekât hakkı verilmeyen deve, (kıyamet gününde) besili ve en güçlü kuvvetli hali ile gelerek sahibine musallat olup tabanlarıyla onu çiğner. Zekâtı verilmeyen davar da gayet semiz ve kuvvetli hali ile gelerek sahibine musallat olup tırnaklarıyla onu çiğner. boynuzlarıyla da vurur. Resûl-i Ekrem (devam edip) buyurdu ki: Bu hayvanların haklarından birisi de su başında (sütlerinin) sağılması, (fakir ve ebná- sebile tasadduk edilmesidir. Resûl-i Ekrem (yine devam edip) buyurdu ki: Sakın sizden hiçbiriniz kıyamet gününde omuzuna zekâtını vermediği koyununu yüklenip avaz avaz bağırtarak ve "Yâ Muhammedi" diye (istimdat ede) rek (bana) gelmesin! Ben ona: Hükm-i ilâhîden senin için bir zerresini tahfife mâlik ve muktedir değilim. Sana (dünyada) hükm-i ilâhîyi tebliğ ettim diye cevap veririm. Yine sizden hiçbiriniz omuzunda zekâtını vermediği devesi yüklü bağıra, bağıra ve "Ya Muhammedî" diye (istimdat ede)rek (bana) gel- mesin!. Ben buna da: Hükm-i ilâhîden bir zerresini senin için tahfife mezun değilim. Sana (dünyada) hükm-i ilâhiyi tebliğ ettim diye cevap veririm.
Ağlar bu mezarlıkta yörükler her gece
Bıkıp iri yıldızları davar sanmaktan
Düşünür eski günleri... iskandan önce
Geride kalmanın hüznü yamanmış yaman
..................................Melih Cevdet Anday
Katkı maddelerinin üretiminde kullanılan maddeler geniş bir yelpaze teşkil etmektedir. Bitkisel artıklardan yapılan katkı maddeleri olduğu gibi, mesela Pektin (E440), Karragenan (E407), Keçiboynuzu zamkı (E410), Klorofil (E140) Agaragar (E406). Bazı katkı maddeleri ise sırf hay- vanlardan ve artıklarından elde edilmektedir. Mesela Jelatin (E441) domuz ya da sığır veya diğer hayvanların kemik ve deri artıklarından, Karmin (E120) kırmızı bitten; Şellak (E904) yine bir bit türünden; Sistain (E920) insan, at veya domuz kılından, Rennin sığır ve davar midesinden; Pepsin, domuz midesinden elde edilmektedir. Bir kısım katkı maddeleri de hem hayvan artıklarından, hem bitki artıklarından, hem de sentetik olarak üretilmektedir. Bu gruba da örnekler verirsek E475 Gliserin, E322 Lesitin, E471 Mono ve Digliseridler, (E160) Betakarotenler,
(E210) Benzoik asid gibi maddeleri zikredebiliriz.
"İçtihat kapısı kapanmıştır" şekilde ifadeye konan ve bugün İslam dünyası tarafından lanetlenen şirk sloganı işte bu devrenin ve zihniyetin ürünüdür. Bu sloganın esas anlamı düşünen ve düşündüğü için de itiraz etmesi mümkün olan kişiler devri kapatılmıştır demektir. Kur'an ise öteki taraftan çağırıp duruyor: Ey iman edenler, sakın raiyyeleşmeyin, davar sürüsüne dönüşmeyin!..(bk. Bakara, 104)
Emevi işte bu "davarlaşma"ya giden çığırı açmıştır. Onun tahrik ve afsunu ile vücut bulmuş fıkıh ve hadis kitaplarının yanında, iman esasları ile ilgili akaid kitaplarında bile Kur'an'la taban tabana zıt yüzlerce kabul ve kural vardır. Adeta, karşı bir devrim yapılmış da İslam'a rakip başka bir din kurulmuş gibidir...
Sığır çobanlarının kural tanımaz yaşama sanatını öğrendi. Daha güç bir başka sanatı da, adam yönetme sanatını da öğrendi. Bu iki sanat, iyi bir davar hırsızı olmasını sağladı.
"Bizler artık köle değiliz!" diye haykırdı konuşmacı. "Bizler insanız ve insan gibi yaşayacağız! İnsan gibi çalışacağız yoksa hiç çalışmayacağız! Canları istediği gibi oraya buraya güdebildikleri bir davar sürüsü olmayacağız artık! Örgütleneceğiz, bir arada duracağız omuz omuza! Ya beraber kazanacağız ya da beraber açlık çekip öleceğiz Ve içimizden bir kişi bile teslim olmayacak, bir kişi bile dönmeyecek."