Johannesburg'da taksiciyle sohbet ederken ülkesinin 11 resmi dilini konuşabildiği bahsi geçti ki bu beceriyi hiç de sıra dışı bulmuyordu. Ancak, amacı tüm çocuklarının İngilizce öğrenebilmelerini sağlayacak kadar para kazanmaktı. Ona göre diğer dillerin o kadar önemi yoktu.
Bazı yerlerde kayıp döneminin ardından tamir döneminin geldiği döngüsel bir süreç olduğuna dair kanıtlar vardır. Örneğin, Hindistan'ın bazı bölgelerinde insanlar yerel dili çocukluk çağlarında veya iş bulmak için şehre taşındıktan sonra kullanmamakta; ancak evlilikten sonra, yeni sosyal ilişkilere girdiklerinde veya yeni bir siyasi bilinçle köylerine döndüklerinde dillerinin diriltilmesi için aktif biçimde uğraşmaktadırlar.
Reklam
Edebi bir yorum için İskoç yazar James Kelman'ı ve Avustralyalı yazar David Malouf'u çağırıyorum: Kültürümün ve dilimin var olma hakları vardır ve hiç kimsenin bunu göz ardı etme yetkisi yoktur. Dilimin artık insanların dillerinde olmadığını düşününce kendi ölümümden daha kötü bir ürperti sarar bedenimi çünkü bu neslimin bir araya getirilmiş ölüleridir.
Böylesine sert bir dil kullanımını desteklemek için diğer seslere mümkün olduğunca kulak vermek gerekir çünkü dil kaybı yaşayanlar ve yaşamakta olanlar duygusal durumlarını ifade etmekte zorlanırlar. Hakkınız olan ana dilinizden mahrum kalmanız nasıl bir şeydir? Hendrik Stuurman kuzey-batı güney Afrika`daki Khoikhoi deneyiminden bahsederken bu noktayı şöyle ifade eder : Garip bir kadının sütünü içmiş, başka biriyle büyümüş gibi hissediyorum kendimi. Böyle hissediyorum, çünkü anadilimi konuşamıyorum.
Sayfa 38 - Profil yayınlarıKitabı okudu
Duygular çoğunlukla meseleleri gölgeler. Dil kaybının dünya ölçeğinde kötü bir şey olduğunu kabul etmeye hazır insanlar zaman zaman yerel bir dili ait olduğu kültürle birlikte ayıplayabilmektedir. Genelde bu, banliyölerde oturanların gezgin bir çingene grubuyla karşılaştıklarında yaşandığı gibi, etnik bir çatışma geçmişinin veya sınıflar arası bir çatışmanın bir parçasıdır. Korkular gerçek ya da hayali olabilir ve geçmişten gelen klişelerden besleniyor olabilir, ancak sonuçta ortaya çıkan ayıplama ve yerme aynıdır: birçok dil iyidir, güzeldir ama onların dili `küfür doludur`, `ilkeldir`, `gürültüden pek bir farkı yoktur` ve `yok olsa pek de fena olmaz`.
Yerli toplulukların İngilizce veya Fransızca kadar tam ve karmaşık dillere sahip olduğu pek bilinmemekte ve geleneksel Batı inancı aksini farz etmektedir. Boyunduruk altındaki halklara karşı gösterilen küçümseme otomatik olarak onların dillerinde taşınmış bu diller basit veya hayvanca diye tasvir edilmiştir.Toplumun kültür ve teknolojisinin Batı standartlarına göre sözde ilkelliği bu konuyu iyice pekiştirmiştir. Eskiden teknolojik açıdan ilkel olan bir toplumun doğal olarak zengin bir dile sahip olamayacağını inanırdı ki bu inanış hala yaygındır.
Reklam
290 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.