İmdi Hakk nasıl ki Kendisinin sureti üzere olan erkeği sevdi ise, kadınları da erkeğe sevdirmiştir. Dolayısıyla erkeğin kadınlara yönelik sevgisi, ancak kendisinden varlığa gelen kimseye yöneliktir; nitekim erkeğin sevgisi, Kendisinden varlığa geldiği kimseye, yani Hakk'a yöneliktir. Bu yüzden Hz. Peygamber kendiliğinden “Sevdim” dememiş, “Bana sevdirildi” buyurmuştur, çünkü sevgisi, hatta eşine yönelik sevgisi dahi, Kendisinin sureti üzere olduğu Rabbi ile bağlantılıdır. Çünkü eşini, Allah'ın ahlakıyla ahlaklanarak, Allah'ın kendini sevmesi sebebiyle sever.
Varlık, âlemi yokluktan varlığa taşıyan akledilir hareketten meydana geldiğinden, namaz bütün hareket çeşitlerini içerir. Hareket çeşitleri ise üçtür: doğrusal hareket, yatay hareket ve baş aşağı hareket. Doğrusal hareket, namaz kılanın ayakta durduğu halidir. Yatay hareket, namaz kılanın rükü halidir. Baş aşağı hareket ise secde halidir. Şu halde insanın hareketi doğrusal, hayvanın hareketi yatay, bitkinin hareketi ise baş aşağıdır. Cansız varlıkların kendilerinden olan hareketi yoktur. Dolayısıyla bir taş hareket ettiğinde, başkası sebebiyle hareket eder.
Çünkü hareket ebediyyen ancak sevgi sebebiyle gerçekleşir, ama harekete bakan kimse başka sebepler tarafından gerçeği görmekten engellenir, oysa gerçek sebep o sebepler değildir. Zira asıl olan, âlemin kendisinin içinde hareketsiz olduğu yokluktan varlığa doğru olan hareketidir. Bu yüzdendir ki varlığın, durağanlıktan olan hareket olduğu söylenir.
Şu halde, âlemin varlığı olan hareket bir sevgi hareketidir. Nitekim Hz. Peygamber - Allah'ın salâtı ve selâmı onun üzerine olsun- buna “Ben bilinmeyen bir hazineydim, bilinmek istedim” sözüyle işaret etmiştir. Bu sevgi olmasaydı, âlem somut gerçekliğinde ortaya çıkmazdı. Dolayısıyla âlemin yokluktan varlığa olan hareketi, Yaratıcının âleme yönelik sevgisinin hareketidir. Âlem kendini sâbit ve değişmez öz olarak gördüğü gibi dış dünyada var olarak da görmek ister. Bu yüzden, âlemin sâbitlik yokluğundan dış somut varlığa olan hareketi her yönü itibarıyla, Hakk tarafından ve âlem tarafından olan bir sevgi hareketidir. Çünkü kemâl, zatı gereği sevilir.
Ledün ilmi veya İlm-i ledün, okuyarak öğrenilmez. Allah'ın ihsanı ile kalbe ilham edilen, ilahi sırlara ait bilgilerdir. Bu ilme sahip olanlar, hadiselerdeki gizli sırları ve hikmetleri bilir. Kur'an-ı Kerimde, (Kehf) suresinde bu husus açıkça bildirilmiştir diyen Davud El- Kayseri eserinde bu gizli ilmi en yalın ve sade şekilde açıklamaya çalışmış...
Davud El-Kayseri eserinde, sevginin bilginin neticesi ve bilgi de Yaradanı önce bilmek, sonra onun yarattığı her şeyi sevmek; varlıklarını ve haklarını gözetmekle mümkün olabileceğini öğütlüyor. Bunun neticesinde de çıkarsız koşulsuz sevgi bizi Allah'a, ve onun gizli hazinelerine yaklaştırıp gizli ilimler penceresini açabileceğimizi anlatıyor...
Kuran ayetleri ile yazılmış olan bu eserde hadis olarak paylaşılan ve neredeyse hepimizin bildiği hadislere kaynağı bulunamadı notu alınmış...
Gizli ilimler her daim dikkatimi çeker ve bu konuda yazılmış eserleri okumaktan keyif alan biri olarak büyük bir merak ile okudum...
Eser ne kadar günümüz diline yakın olarak tercüme edilse de anlamadığım bir çok kelimeyi de öğrenmeme sebep oldu...
“Her güzelin güzelliği O’nun cemalindendir. Ondaki ariyettir.
Bütün cihetler, senin güzelliğinin güneşinden parlamaktadır.
Her kalp sahibinin sana bir iştiyakı vardır.
Ey güzelliği (hüsn) ehline lutfeden Allah’ım!
Eşi benzeri bulunmayan (bediî) her mevcud, hakikatte senin güzelliğine
âşıktır.”
Davud el-Kayseri
Yücedir aşk, insanların tutkusundan çok ötede
Uzaktır ayrılığın tanımından da, vuslatın tasvirinden de
Değil mi ki bir şey kırar hayâlin kolunu kanadını
Ezer her türlü kavrayışı da, temessülü de.