Kadın yemeği yaktı, DAYAK
Kadın çalışmak istedi, DAYAK
Kadın mantara et koydu, DAYAK
Kadın yemeği tuzlu yaptı, DAYAK
Yetmez. ŞİDDET devam etmeli.
Şişko de İSİM TAK
Beceriksiz de AŞAĞILA
Esra Kurt kardeşimizin yaptığı ( #30997659 ) Mehmet Uzun etkinliği vesilesiyle yazılacaktır. Kendisine bu vesileyle teşekkür ediyorum. Böyle güzel bir etkinliği yapan yoğun duygulara sahip kendisi incelememizi okumasın. (Bu şaka tabi) :)
Bazı kitaplarda olduğu gibi biz de yazımızda bir
Yorulmuşsundur. Bazen boş gün yaratırsın kendine. Bugünkü boş günden hoş bir şey çıktı. Bu başıboşluğa ortak edecek birilerini de buldum. Bakınız, aşağıda:)
(Kiminizden bahsetmeyi unutmuş olabilirim, yazım yanlışı yapmış olabilirim; dedim ya boş günüm. Hoş görün.😊)
Ece Temelkuran’ın BU DA GEÇER’inden rastgele, şansınıza
Herkese merhaba , uzun bir süreden sonra yeni bir inceleme ile sizlerle birlikteyim. Sanırım bu kitap hakkında düşüncelerimi yazmadan ölmek istemediğim için yazıyorum. Okurken bile yutkunmakta zorlandığım şeyleri nasıl yazıya dökeceğimi bilmeyerek başladım . Ama sonra düşündüm ve dedim ki küçücük bedenler bununla başa çıkmaya çalışırken sen nasıl
: söyleme onu, der. Her “şey”i anlatma. Belki sözlerinin arasında, farkında olmadan beni ele verirsin. Belki anlar: insan bu, bilinmez. Sen gene dikkat et; her “şey”i ayrıntılı anlatma o kadar. Bütün “şey” ayrıntılarda değil midir zaten? Ayrıntılarda ele vermez mi insan kendini?
....
Yalnız kaldığın, yalnız ve çaresiz bırakıldığın zaman, karşındakine her şeyini verdiğini ve tükendiğini sandığın zaman (karşındaki her şeyini alıp kaçmışsa) hemen yardıma gelir: biraz daha dayan, merak etme ben yanındayım, der. Üzülme, der; her şeyini kaybetmedin: ben varım. Belli etme zayıflığını; bunu da atlatırız.
Bazen, uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için,
Bazen, hatırlamak gerekir hatırlanmak için,
Bazen, ağlamak gerekir açılmak için,
Bazen, anmak gerekir anılmak için,
Bazen de susmak gerekir duymak için,
Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, İki ağzın ve bir kulağın olurdu.
Onun için, çok dinleyip az konuşmak gerek!
Eğer susarsan, konuşman daha
Dün gece saat 10 sıraları yüce düvelin yüceleri 2 saat sonra sokağa çıkmanız 'yassah' dedi ve sonra ne mi oldu? Sonra güzelim halkımın, pardon güzelim vatandaşların klavyesine gün doğdu. İşte o her zaman özlemini çektiği, kitap okurken, jazz müzik dinlerken dalıp gittiği hülyalarda tutkuyla bağlandığı Cahiller sözcüğünü oraya buraya saçabilecekti.
Kitap ile ilgili incelememe başlamadan önce şunu söylemek istiyorum. Eğer demokrasiye inanıyorsanız, laikliğe inanıyorsanız ya da bunlara inanıp inanmamakta sorun değil (zaten bir şeye inanmayın bence araştırın ve doğrusunu bulun.)ama tarafsız bir gözle okumanızı tavsiye ederim. Ve özellikle siyasal İslamcı bir dünya görüşüne sahip insanların
Uzun süredir inceleme yazma hevesi içindeydim. İlk yazacağım inceleme hayatımdaki en özel kitaplardan biri olan Hasretinden Prangalar Eskittim kitabıyla başlamak istedim. Her şairin kendine has şiir yazma tarzı vardır ama bence Ahmed Arif bir başka. Ben şiirin ne olduğunu bu dizelerde anladım ve bu şiirlerde kendimi buldum. Neden mi ? Çünkü yirmı yıl boyunca bekletilerek damıtılmış şiirler bunlar. Nazım'dan beslenerek yazılmış şiirler bunlar. Sevginin, hasretin ve kavganın en güzel duygularla anlatıldığı şiirler bunlar.
Ahmed Arif yazılan bu dizelerin bedelini çöplüğe atılarak, dayak yiyerek ödemiş olsa bile her şeye rağman pes etmeden doğruları yazarak, halkın yanında durarak onların sesi olmuş ve yazmaktan hiçbir zaman vazgeçmemiştir. O yüzden bu şiirlerin bu dizelerin yeri bambaşka benim için.
Son olarak kitabın en güzel dizelerinden olan şu kısmı yazarak incelemeyi sonlandırmak istiyorum.
"..Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni."
Sevgiyle kalın :)
Nermina
Bir köprünün başındayım, hiç takatim yok, yere uzanmış ve ölmek üzereyim. Ama ölmek istemiyorum. Henüz yirmi yaşındayım ben. Bir kurşun sağ omzumu delip geçti. Karşı tepede bulunan keskin nişancılardan birisi vurdu beni. Oysa ben bir sivilim. Elime hiç silah almadım, kimseye bir kötülük yapmadım.
Hemen başında uzandığım köprü,