Bunlar beni ne zannediyorlar ki? Dilediği gibi davranan,kendine İnan,kimseye gereksinim duymayan,cinselliği,aşkı ayıplanmayan kadını nasıl yorumluyorlar acabao örümcek kafalarında? İş yerimdekiler de sağ da sol da karşılaştığım erkeklerde,öyle yoğun ilgi gösteriyorlarki bana artık olay keyif vermemeye başladıla.Hele bazılarının
davranışları dayanılır gibi değil yılışıyorlar ve yapışıyorlar size,siz hayır deyince de şaşırıyorlar, aaaa siz özgür bir kadın değilmisininiz Allah Allah özgür kadın olmak hiç. seçim yapmadan önüne gelenin teklifini kabul etmek mi demektir
Şimdi düşünün İstanbul'a uçaklar gelip gitse, bomba atsalar ne yaparız? Böyle duramayız. Dağa kaçacaksın. Dağda ne yatak, ne yorgan, ne soba, ne ışık, ne helâ, hiçbir şeyin yok!
Eee ya da girdin bodruma, mahzene. Işıklar söner, çocuklar ağlar, hastalar inler. Çekilir mi bunlar?!
"İşte ey kullarım! Ya şerîatı yaşayacaksınız ya da bu
Bunlar nasıl meseleler komutanım? Kim kiminle çekişiyor? Niçin? Ekmek isteyenlere varsa ekmek verilir. Duraklanmaz. Ekmek yoksa katlanılır, istenmez! Hayır. Bu dünya, bizim, savaş patlayınca bırakıp gittiğimiz dünya olamaz. Biz demek ki savaşa gitmedik, eski dünyamızdan çıkıp gittik. Sonra başka bir dünyaya, bize yabancı bir dünyaya savrulduk. Dış görünüşün eskisine benzerliği yalan… Alçakça bir oyuna geldik bizler, komutanım. Düşmanlarımız bizimle eğleniyor? Dayanılır mı buna? Dayanılır mı hiç?
🫠İftara kadar sabrettim artık ödülümü alabilir miyim anneciğim ?😻 #ALEX
🌺 Rabbim yeni seneye de erdirsin herkesin ibadetlerini kabul etsin 🤲🏻; Gidiyor gözümüzün nuru Ya Şehri Ramazan 🥹🥺
Bu karanlık, bu uzun kış gecelerinde...
Soğuk, buzdan bir perdeyle süslerken camı,
Dolaşırken birçok siyah gölge odamı,
Damarımda kurşunlaşıp donarken kanım;
Yine seni düşünmekle geçer zamanım...
Bu kimsesiz... Bu mahzun kış gecelerinde...
Serpilirken pencereme avuç avuç kar...
İçerimde hicranlardan bir nehir akar...
Karların da lambam gibi rengi
Geçen yıl bu saatlerde Mekke topraklarına ayağımın tozu yeni yeni karışıyordu ve ilk umremi tamamlamış otele dönüyordum. Hiç gidememekten daha zor bir şey var ise o da gelip de burada hasret çekmekmiş- çok şükür nasip eden Rabbime-. Şuan bu satırları elim titreyerek yazıyorum. Dayanamıyorum artık, ruhum sığmıyor bedenime, kanım sığmıyor damarıma içimde hasret deryası çağlıyor, fışkırıyor gözyaşı olarak gözlerimden. Rabbim şu ramazanın yüzü suyu hürmetine sen kabul buyur, bir daha ve bir daha tekrar ve tekrar nasip et. Dua eder, dua beklerim.
BİLMİYORUM ZOR
Ne kadar daha dayanılır yokluğuna
Yokluğun kaç okka çeker hayatımdan
Bir yüzü sen sanmanın sancısı yürekten nasıl silinir
Ya da rastlaşır mı iki eş yürek yeryüzünde bir daha
Bilmiyorum
Zor
Bir gün bir sokak karşılaştırdığında adımlarımızı
Sırtlar dönük hızla uzaklaşılır mı o sokaktan
Yoksa mahzun birer bakış mı birleşir gözlerde
Bilmiyorum
Zor
Senin kadar acımasız benim kadar korunaksız
İki insan daha iner mi yer küreye bir daha
İndiğinde bulurlar mı birbirlerini
Bulsalar da kavuşurlar mı bu cihanda
Bilmiyorum
Zor
Siz hiç yıldızlarla konuşmayı denediniz mi? Ben denedim. Bu işi bir oyuna dönüştürüp, kimi gecelerde sabahı kolay edebilmeyi başardım böylelikle; yaşanabilecek olası çıkmazların ne denli dayanılır olabileceklerini ayrımsadım. Bana böylesi bir tutum için pek de hoş sayılamayabilecek nitelikler yakıştırılabilir biliyorum. Ama yakıştırmalar ne olursa olsun, yabana atılır bir keşif değil bu inanın. Bu tutumunuza bir süreklilik kazandırdığınızda kandırmacalardan yana da olsa yepyeni bir çıkış kapısının varlığından er ya da geç haberdar olabiliyorsunuz çünkü ve sessizliğinizin tam anlamıyla bir sessizlik olmadığını eninde sonunda anlayıveriyorsunuz. Anılar size eşlik edebiliyor ama yaşadığınız bu dünyanın çok ötesinde bir yolculuğa sa çıkabiliyorsunz.
Özellikle ülkemizin gelişmesini engellemek korkusu dayanılır bir baskı değildi. Geri kalmış
bölgelerimiz -hele Doğu yok mu- her yazar ve her çeşit sanatçı için zorunlu esin kaynağıydı. Yalnız
yaratırken mi... hayır günlük yaşantınızda bile bu baskıyı sırtınızda duyuyordunuz. Paltonuzu giyerken,
atkısı bile olmayan milyonları düşünüyordunuz. Bir kitap okurken -ya da yazarken- eğitim eşitliğine
kavuşamamış yüzbinlerce küçük göz, öfke -ya da kırgınlıkla- sizi izliyordu.
”Siz hiç yıldızlarla konuşmayı denediniz mi? Ben denedim. Bu işi bir oyuna dönüştürüp, kimi gecelerde sabahı kolay edebilmeyi başardım böylelikle; yaşanabilecek olası çıkmazların ne denli dayanılır olabileceklerini ayrımsadım. Bana böylesi bir tutum için pek de hoş sayılamayabilecek nitelikler yakıştırılabilir biliyorum. Ama yakıştırmalar ne olursa olsun, yabana atılır bir keşif değil bu inanın. Bu tutumunuza bir süreklilik kazandırdığınızda kandırmacalardan yana da olsa yepyeni bir çıkış kapısının varlığından er ya da geç haberdar olabiliyorsunuz çünkü ve sessizliğinizin tam anlamıyla bir sessizlik olmadığını eninde sonunda anlayıveriyorsunuz. Anılar size eşlik edebiliyor ama yaşadığınız bu dünyanın çok ötesinde bir yolculuğa çıkabiliyorsunuz.”