Doktorun karısı kocasına,"Dünya burada bütünüyle içine kapanık bir bütün"dedi(105.s) Akıl hastanesi tüm çıplaklığıyla dünyanın içine sıkıştığı,girişi olup çıkışı olmayan bir mahzendir.
Kitapta gözü siyah batlı yaşlı adamın aktardığı gibi "korkunun mülkiyet duygusuna ağır bastığı" bir anki her şey sahipsiz, terkedilmiş olarak duruyordu şehrin içinde. Korkunun insanı doğasına yaklaştırdığına modern hayatın ona dayattıklarından uzak tuttuğuna vurgu yapılmıştır.
"Belki de her şey gerçek kimliğine körler dünyasında kavuşur."(135.s) "Göz belki de insan bedeninin içinde hala bir ruh barındıran tek uzvudur ve iinsalar gözlerini yitirdiklerinde..."(142.s) burada gözlerini kaybeden insanların ruhsuz bir canlı olduklarına işaret etmektedir.
"Hepimiz üzerimizde ikinci bir ten gibi taşıdığımız, adına bencilik denen şeyden yoksun kişi henüz anasından doğmadı, o ikinci ten öylesine kalındır ki, birinci tenimiz bir eve ya da hayır yüzünden hemen kanarken ona bir şey olmaz"(180.s) Burada zor şartlar altında birlikte yaşama yüzünden normalde yok olması gereken "bencilik duygusunun" dayanıklığına vurgu yapılmıştır.
Doktorun karısı "Belki de körlerin en körüyüm, insan öldürdüm çünkü ve gerekirse yine yapacağım."der(200. s)//"... Şimdiye kadar içimizde yaşayan ya da bizi şimdiye kadar yaşatan ve bizi biz yapan duyguları gözlerimize borçluyuz" (260.s) Körlük vicdansız olmakla eş gösterilir.
"Aslında körlük biraz da bu, hiçbir umudun kalmadığı bir dünyada yaşamak"(218 s) körlük direnmek olarak gösterilir.