O şimdi ne yapıyor,
Şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir,
-her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili canımın içi ayaklar!...-
Ve ne düşünüyor
beni mi?
O şimdi ne yapıyor
şu anda şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
— hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi!...—
O şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
— her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!...—
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi?...
_Nazım Hikmet Ran
"Güzelsiniz, ama boşsunuz" diye devam etti Küçük Prens. "Uğrunuza kimse can vermek istemez. Elbette yoldan geçen sıradan biri gülümü gördüğünde, size benzediğini sanacaktır. Ama o tek başına hepinizden daha önemli, çünkü benim suladığım gül o. Çünkü, üzerini cam fanusla örttüğüm o. Çünkü esen yelden siperlikle koruduğum o. Çünkü, kelebek olması için bıraktığım bir ikisi dışında , üzerindeki tırtılları ayıkladığım o. Çünkü, sızlanmalarına,böbürlenmelerine, hatta suskunluklarına kulak kesildiğim de o. Çünkü, o benim gülüm."