banuk yollarda

banuk yollarda
@deadpoets
üniversite
istanbul
28 okur puanı
Ekim 2016 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya'nın şahidi olmaktı.
Kimi yaz geceleri Ay, gözüne öyle büyülü görünür ki Ay’a bakakalmışken başka biri olursun... Bir heykeltıraş o halini mermere yontmaya kalkışsa; yüzüne bakınca başka bir canlı görür: İnsan değil, hayvan değil, bitki değil, mantar değil... Lysippos’un, Polykleitos’un, Fidias’ın ellerinden çıkmış bir Antik Yunan sureti olur yüzün; Ay’ın lahikası sen olursun... Üzüm üzüme baka baka n’oluyorsa; Ay’a baktıkça, güzel bir dolunay olursun, ilkdördün olursun, hilâl olursun, parlayan olursun... Yaz gelir ve ‘Daha kaç yazımız kaldı ki?’ diye sormak, en mühim işimiz olur. Bakarsın, en güzel yazımız olur bu yaz... Bakarsın, bu defa, okşarız ayva tüylerini gecenin.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tekneleri ve yıldızları memleketi olarak görenler, ıssız yerlerde kendisi için evren olanlar, beklentisiz ve vaatsiz sevenler, yargılamadan-yadırgamadan dinleyenler, “Seni seviyorum”a karşılık “Ben de seni” demek istemeyip alternatif “Ben de seni”ler üretenler... Islak iskele kokusunu sevmeler, bir şeyler, bir şeyler...
Bana onu hatırlatan şey neden hep “ayrılık” oluyordu? Ve neden birinden ayrıldığımda hep onu görebilmek arzusu yerleşiyordu içime? Sanki birazdan yan sokağın köşesinden karşıma çıkacakmış gibi geliyordu. Oysa o şimdi çok uzaklarda bir yerlerdeydi. Yüzü yine in­sanın aklını başından alacak kadar güzel kalmış mıdır aca­ba? Yoksa yıllar acımasız oyununu ona da mı oynadı? Bak­tığım her yüzde onu aradım. Başkalarında hep onu sevdim. Ve her defasında ona benzemedikleri için hayatıma giren herkesi terk ettim. Aslında bunca terk ettiğim hep Araz’dı belki… Meğer ne çok terk etmişim onu; ne çok severken…
"Ayrılığı seçtin mi her şeyi götüreceksin yanında. Geriye hiçbir şey kalmayacak. Söylenmemiş sözler kalmamalı bıraktığın yerde ki ben en çok onları duydum. Gittin mi adamakıllı gideceksin. Hiçbir özlem kalmayacak dönüşleri emziren. Demem o ki dönecekmiş gibi gitmeyeceksin. Büyük git gideceksen uçsuz bucaksız, dursuz duraksız git. Telefonun numaraları sesime düşmemeli, yolların yoluma değmemeli. Hiçbir anıya, hiçbir dizeye, hiçbir şarkıya yenilmemeli ayrılık. Şiirler okununca unutulmalı, hasret dokununca uyutulmalı. Gece inmişken ayak parmaklarına kadar, yahut gün doğarken... Yatağının diğer yastığındaki boşluk tecavüz ederken gözlerine, ne bileyim tek başına yiyeceğin sofrana iki kişilik servis açtığında susacaksın, duracaksın... Gitmenin hakkını vereceksin. Ayrılık gurur duymalı seninle. Gidensen, sözün ayaklarına geçiyorsa, ayakların yakınımdan geçmeyecek! Ayrılığı seçtinmi büyük olacak ayrılık! Ayrılığı seçtin mi?..."
"Sana kahve pişireyim mi?" "Pişir." "Nasıl olsun?" "Elinden..."
Sayfa 304Kitabı okudu
'Neyden uzak durmak istersen, o şey üstüne üstüne gelir. Rengin kaçık yine. Yemene etmene dikkat et, ne olmuş yani, şükret haline. Her şey düzelecek inşallah. Hastalıkları davul zurnayla çağırsan bu kadar çabuk gelmezler, sıkıntının bin derde zemin hazırladığını bilmiyor musun? O kafandaki küçücük sıkıntı tomurcuğunu, her an kaygılarınla sularsan , bedeninin her köşesini ele geçirir.'
Sayfa 178Kitabı okudu
"Siz de deneyin bakın: Bir odanın kapısını, pencerelerini sımsıkı kapayın. Sırtüstü yatıp gözlerinizi kara bir bezle bağlayın. Kafanızdaki bütün fikirleri kovarak, bütün dikkatiniz saatin tiktağında, zamanın geçişini düşünün. Yaşadığınızı düşünün. Bir vapur olduğunuzu, Zamanı yara yara ilerlediğinizi, hayatın saniye saniye yanınızdan kayıp gittiğini..."
İşte o sırada bir tilki çıkıverdi ortaya. “Günaydın” dedi tilki. “Günaydın” dedi küçük prens kibarca. Ama etrafına baktığında kimseyi göremedi. “Buradayım! Elma ağacının altında.” “Sen kimsin? Çok güzel görünüyorsun.” “Ben bir tilkiyim.” “Gel, birlikte oynayalım. Öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens. “Seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben
"Geçecek, her şey geçer, hepsi geçer. Hatta sonra, çok sonra anılar hükmünü yitirdikten, onu iyice unuttuktan, içindeki acının yerini kocaman bir boşluk aldıktan, keşke geçmeseydi dedikten sonra, keşke acısını bir hastalıklı gibi yüreğimde taşısaydım, desen bile geçer. Zaman insanla oynamayı seven, hem zalim hem de merhametli bir tanrıdır. Ona karşı çıkamazsın, yapman gereken beklemek. Onun, derin bir unutuşla bizi rahatlatacak örtüsünü üzerimize örtmesini beklemek…”
"Nilüferler...Yalnızca bu çiçekler, hep bir yerlere gidecekmiş gibi azade ve özgür oluyorlar ama küçük bir havuzun içinde bir yere gitmeden yaşıyorlardı. Hayatta böyle bir şeydi benim için; hep bir yerlere gidecekmiş gibi duran, yalnız ve bir yere gitmeyen bir çiçek. Bütün bir hayatın özeti buydu. Ben de bir yere bağlanmadım ve bir yere gitmedim, öyle solgun bir nilüfer gibi bir havuzun içinde yalnız başıma durdum, köklerimi salamadım, ne olduğum yere sağlamca yerleştim, ne başka diyarlara kaçabildim, içinde durduğum havuzla birlikte kirlenip eskidim. Bana bakanlar, beni seyredenler, beni sevenler oldu ama kimse yakasına takmadı beni, kimse odasına koymadı, kimse beni sulayıp büyütmek için uğraşmadı, onlara ihtiyacım olmadığını, havuzumda tek başına yüzebileceğimi düşündüler, ben de yüzdüm, kederi, yalnızlığı, kirlenmeyi öğrendim ve hayata benzedim."
" Bir yol nereye gider diye sordu kendine. İnsan ancak adresi olmayan bir yolcuyu uğurladığında yolların bilinmezliğini keşfediyordu. Giden bir tek yola gidiyor, kalan sayısız pek çok yolun sır dolu düğümlerini çözmeye mahkum oluyordu. Kendisinden ayrılanın ölümün yoluna mı, ihanetin yoluna mı, yoksa tekrar kavuşmanın yoluna mı girdiğini asla bilemezdi insan. Uğurlayan, uğurladığıyla beraber pek çok mesafeye bölünüyordu. "
"Geçecek, her şey geçer, hepsi geçer. Hatta sonra, çok sonra anılar hükmünü yitirdikten, onu iyice unuttuktan, içindeki acının yerini kocaman bir boşluk aldıktan, keşke geçmeseydi dedikten sonra, keşke acısını bir hastalıklı gibi yüreğimde taşısaydım, desen bile geçer. Zaman insanla oynamayı seven, hem zalim hem de merhametli bir tanrıdır. Ona karşı çıkamazsın, yapman gereken beklemek. Onun, derin bir unutuşla bizi rahatlatacak örtüsünü üzerimize örtmesini beklemek…”
Resim