** 'Süveyda,insanın manevi varlığının ve idrakinin merkezi imiş.Kalbinin tam ortasında bir kan pıhtısı,siyah nokta.Bütün kan dolaşımının ve bütün akışların merkezi.Kan damarlarda dönüp dolaşıp yine oraya gelirmiş.
-Süveyda'nın sevmek demek olduğunu da o vakit öğrendim ve sevdamızı yaşatacak şeyi oraya gömdüğünü anladım...
-'Süveyda'nın yüksek anlayış noktası ve aşkın tecelli ettiği yer olduğunu bana Decan Ojeda söylemişti.'
** 'Özlemek düşünmeyi,düşünmek hayal etmeyi,hayaller de şekil ve kalıplar içinde görmeyi getiriyordu.'
** 'Sırları,bağrında gizli duran biri olarak yaşamanın ağırlığını kimse bilemez.'
Tarihin en anlamadığım yanı: sürekli birbirlerini yok etmeye çalışan, birbirlerine zerre tahammülü olmayan toplumların zihniyeti olsa gerek. Ortaçağ avrupasında Hristiyan tarihi diğer dinlere ve kendi içinde yeterince hristiyan olmayan halka yeterince zulmetti. Kendinden olmayana tahammülü olmayan bu zihniyet adalet kavramını kullanarak Engizisyon
... Süveyda, insanın manevi varlığının ve idrakinin merkezi imiş. Kalbin tam ortasında bir kan pıhtısı, siyah nokta. Bütün kan dolaşımının ve bütün akışların merkezi. Kan damarlarda dönüp dolaşıp yine oraya gelirmiş. (...) Süveyda’nın sevda demek olduğunu da o vakit öğrendim ve sevdamızı yaşatacak şeyi oraya gömdüğümüz anladım.”
“Süveyda’nın yüksek anlayış noktası ve aşkın tecelli ettiği yer olduğunu bana Decan Ojeda söylemişti...”
Decan Ojeda ona şefkatle sarılmış, güvende olduğunu ama dikkat etmesi gerektiğini bir kere daha tekrar edip, "Kalpler Allah'a aittir kızım, içindeki İslâm sesini gömleğin bile duymasın artık!" diyerek kapıdan çıkmıştı.
''Decan Ojeda ona şefkatle sarılmış, güvende olduğunu ama dikkat etmesi gerektiğini bir kere daha tekrar edip, 'Kalpler Allah'a aittir kızım, içindeki İslam sesini gömleğin bile duymasın artık!' diyerek kapıdan çıkmıştı.''
Decan Ojeda ona şefkatle sarılmış, güvende olduğunu ama dikkat etmesi gerektiğini bir kere daha tekrar edip ," Kalpler Allah 'a aittir kızım , içindeki Islâm sesini gömleğin bile duymasın artık!" diyerek kapıdan çıkmıştı.
“Birinci heykel Yusuf’um, öğüt dinlemeyen kişilerin halini anlatıyor ve sözler bir kulağından girip diğerinden çıkanların ziyanda olduklarını fısıldıyordu. İkinci heykel her duyduğunu dillendiren boşboğazları yeriyor, böylelerin hayatta sevilmeyen insanlar olacağını ima ediyordu bir tanem. Bu iki heykele benzeyenler, yani duydukları bir kulağından girip diğerinden çıkanlar ile, her duyduğunu hemen başkalarına dillendiriverenler değersiz insanlar olarak yaşarlardı. Oysa Decan Ojeda, ‘biri diğerlerinden farklı’ demişti. Bu üçüncü öğüt gerçekten de farklıydı ve buna göre davranan kişi toplum içinde itibar kazanırdı.”