‘Kendimi aniden hiçbir vasfı olmayan ihtiyar olarak gördüm; güçsüz kuvvetsiz, adımlarını bocalayarak atan, bulanık gören, aniden terleyip donan yaşlı bir adamdım; ancak zayıf irademin çabasıyla bir parça frenleyebildiğim, gitgide artan bir isteksizliğim vardı, heyecanlarım yalan, hüznüm gerçekti.’
.
Çok ünlü bir çizer de yaşlanır. Giderek daha az sorumluluk verirler ona. Saygı görür elbet ama emanettir artık gülüşler. Daniele Mallarico tam da bunları hissediyorken kızından bir telefon geliyor. Torununa birkaç günlüğüne bakabilir miymiş? Zaten yapacağı hiçbir şey yokmuş, sadece onunla olması yeterliymiş.
Tabii gidiyor, torunu Mario ile baş başa kalıyor.
Ve ufak bir uyanış yaşıyor. 4 yaşındaki torunu, kızı ve damadı, bitirmesi gereken bir proje.. Hepsini şöyle bir ortaya koyuyor da sormaya başlıyor kendine ‘ne oldu şimdi, ne yaşadım?’
.
Bağlar adı eseriyle çok sevdiğim Domenico Starnone, Şaka’da da sığ görünen bir suya çekiyor bizi. Suya girdiğimizde boyumuzu aşan derinliği fark ediyoruz. Dede- torun ilişkisinden başka bir şey bu. Bir içe dönüş.
.
Çok sevdim bu dingin kitabı..
.
Meryem Mine Çilingiroğlu çevirisi, kapakta Dario Maglionico illüstrasyonuyla