EY ZALİM!
Kuvvetli olanın haksız da olsa haklı kabul edildiği günümüz dünyasında
bir sınavın içerisindeyiz. Kanatlarımız var ama yükümüz çok ağır. Susup sabredip beklemek ve dua etmek lazım.
Anneannem anlatıyordu. Bir berber garip kendi halinde fakir bir adamı tıraş ederken o şehrin zenginlerinden biri gelip yaka paça tıraş olan adamı sandalyeden kaldırıyor. Adamın henüz tıraşı bitmemiş. Adam da berber de şaşkın. Zengin ve oranın tanınmış kişisi sandalyeye oturup berbere dönerek ’’Hadi be adam ne bakıp duruyorsun? Acelem var tıraş et de gideyim’’ diyor. Tıraşını olup acele ile çıkarken tökezleyip düşüyor ve kafasını taşa çarparak son nefesini veriyor.
Berber fakir adama dönerek adam seni sandalyeden yaka paça kaldırdı sen itiraz edip tek kelime söylemedin keşke bir şey söyleseydin cezası bu kadar ağır olmazdı demiş.
“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.”[3]
Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "Yüce Allah zalime mühlet verir. (Cezasını hemen vermez, bir müddet için erteler.) Ama gazabını indirmeye hükmettiğinde o kişiyi hiç kimse kurtaramaz."
“Ey zalim! Sen zulmüne devam ededur. Fakat şunu bil ki bana karşı yaptığın haksızlıkların cezasını şu dört yerde mutlaka çekeceksin:
Ölüm, bir gün hepimizi alıp götürecektir.
Kabir hepimizi içine alacaktır.
Kıyâmet hesaplaşmasında hepimiz bir arada toplanacağız.
En büyük hesap sorucu Allah -celle celâlühû- aramızda haklıyla haksızı ayıran en büyük ve en doğru hükmü verecektir.”
Allah bizi zulüm etmekten de zulüm görmekten de korusun.
Ayşe Keleş