Hukuk fakültesinde bir öğretim görevlisi derse girer ve bir öğrenciye adını sorar, öğrenci “Ali” diye cevap verir. Öğretmen bir anda,
“Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme” der.
Bütün öğrenciler şaşkınlık içindedir, neye uğradığı şaşıran Ali de sınıfı terk eder.
Herkes ne olduğunu anlamak için beklemektedir hiç birinden tek bir ses
Aysun Kayacı'nın sosyoloji dünyasını çatlatan meşhur tespitini pek çoğunuz bilirsiniz;
"Ben vergi veriyorum niye vergisini vermeyen, 'dağdaki çoban'la benim oyum eşit mesela. Niye? Hiç vergisini vermeyen biriyle niye benim oyum eşit. O benim kadar duyarlı benim kadar sorumluluk sahibi bir şekilde yaklaşıyor mu acaba"
'BEN VERGİMİ
Hukuk fakültesinde bir öğretim görevlisi derse girer ve bir öğrenciye adını sorar, öğrenci “Ali” diye cevap verir. Öğretmen bir anda,
“Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme” der.
Bütün öğrenciler şaşkınlık içindedir, neye uğradığı şaşıran Ali de sınıfı terk eder.
Herkes ne olduğunu anlamak için beklemektedir hiç birinden tek bir ses
"Kaçmaktan yoruldum. Ben artık sana doğru koşmak istiyorum."
Yanı başımdaki Wright, "Vay canına," dedi. "Şiir gibiydi, dostum." Burnunu çekti. "Kahretsin. Eski karımı aramam lazım."
"Defol git," diye bağırdım.
''Mendil alır mısın abi?'' dedi, kirli ama güzel yüzüyle.
''Yok'' dedim, ''Sağ ol, sağ ol, benim var''
''Olsun sonra kullanırsın'' dedi titrek sesiyle.
''Peki'' dedim, ''Ver bir tane''
Bu yazacağım öyküyü, yazılarımı şikayet eden sevgili kitap dostuna ithaf ediyorum…
Diğerlerinde olduğu gibi; bu öykü de, yaşamın ta içinden paylaşılmıştır.
…….
Önünde bilgisayarı, yanında kontrol etmesi gereken soruşturma dosyası vardı hakkında en son açılan. Avukatı tekrar tekrar hatırlatmıştı, yarın mutlaka teslim edilmesi gerek diye. Ne
William Shakespeare'in külliyatını okumak için çıktığım yolda bir kitabın daha sonuna geldim! Uzun zamandır bir kitabı okurken bu kadar eğlendiğimi ve aynı zamanda bu kadar sinir olduğumu hatırlamıyorum.
Kemal Sunal'ın bazı filmleri vardır, bilirsiniz:
İyi Aile Çocuğu
Gerzek Şaban
İnek Şaban
Kanlı Nigar
Bıçkın...
Bu filmlerin ortak özelliği
-Kızım gülümse senlen bir resim çekilelim.
Şimdi kuzum bu resmin yanına üç beş kalp koysam, gülücükler eklesem ve "kızımla muhabbetler" yazıp instagram'a koysam görenler ne derler? "Ne kadar mutlu bir aile" gibisinden yorum ve beğeni ve bakışlar olur. Peki senin az önce ağladığın resimden belli olur mu? Ya da resimden sonra sana "sen nasıl bir çocuksun defol git odana, zıbar yat." Burası resimden belli olur mu? İşte kızım hayatı biz böyle bir fotoğraf gibi görüp insanların hayatını değerlendiriyoruz. Oysa hayat bir film gibi öncesi ve sonrasını bilmiyoruz. Kim mutlu, kim rahat veya kim üzgün, kimin ne derdi var bilemiyor; herkes keyfinde ve benim yaşadığım hayat kötü diye değerlendirip hem ailemize, hem de Rabbimize isyan ediyoruz. Olur mu böyle?
Kızıma hayatı anlatmaca..
Hukuk fakültesinde bir öğretim görevlisi derse girer ve bir öğrenciye adını sorar, "Mehmet”diye cevap verir.
Öğretim görevlisi bir anda,
"Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme" der.
Bütün öğrenciler şaşkınlık içindedir, neye uğradığını şaşıran Ali'de sınıfı terk eder.
Herkes ne olduğunu anlamak için beklemektedir hiç
Annem Hatice'ydi. Sonra Defol Git Orospu oldu ismi. Babam
onu hep öyle çağırırdı. Hep öyle kovardı. Aklı olan Dragon'un
öfkesinden kaçardı. Annem Defol Git Orospu'nun ismi ölümüne yakın kısaldı. Sadece Orospu der oldu babam ona. Kuru, kısa
sevgisiz bir sesleniş. Ölürken ismini söylemedi bile
Seni iğrenç Fransız!
Kalkmış bir de bize ukalalık yapıyor meymenetsiz adam n'olacak! Defol, defol!
Hem bir şey bilmiyor, hem de her işe burnunu sokuyor!
Mayıs Ayı Hikaye Etkinliği
(Kaç nolu resim olduğunu ön yargıya kapılmadan okumanız için en sona bıraktım.)
(Mümkünse şu müzik eşliğinde okuyun.
youtu.be/A3CK21RhynY )
Sebastian Fitzek / Paket
Okuyucunun algısıyla ustaca oynayarak onu sürekli gerçek mi hayal mi çizgisinde gezdiren, yaşananlardan finale kadar emin olamadığınız ve temposu hiç dinmeyen bir kitap #Paket .
Korkularımızın gerçekleri görmemize engel olduğunu enfes bir kurgu ile anlatmış yazar. Hiçbir şeyden tam olarak emin olmanıza izin vermediği gibi küçük detaylar ile sizi yönlendiren ama her seferinde şüphe duymanızı sağalayan ve başka bir detay ile kafanızı karıştıran bir akışı var. Gerilimden çok psikolojik yönünün ağır bastığını düşünüyorum. Akıcı olmasına rağmen çok fazla ayrıntı olduğu için beyin yakan bir tarzda okuma vadediyor. Öyle güzel bir final yapmış ki biter bitmez yazarın diğer kitaplarını merak ediyor insan.
Problemli bir ailede sevgi açlığı çekerek büyümüştü Emma. Özellikle babasından talep ettiği ilgi “Hemen defol! Yoksa canını acıtırım” sözleriyle sonlandıkça, küçücük kalbi hep kırılarak büyüdü. Halbuki tek isteği, dolabındaki kasklı adamın artık odasına gelmemesiydi.
Büyümüş, evlenmiş ve yaşadıkları onu psikiyatr olmaya itmişti. Bir gün evine gelen postacının, komşusunu evde bulamadığı için ona bıraktığı paket ile tüm hayatı değişmiş ve bütün kabusları geri gelmişti.
Cinayetler, ihanetler ve psikolojik gelgitleriyle herkesten şüphe duyacak ve olayların ne kadarının gerçek olduğunu finale kadar anlamakta zorluk yaşayacaksınız.
Keyifli okumalar…