Klasikleri okumanın tadı bambaşka. Kitabı okumadan önce aynı adı taşıyan filmin kitabı olduğunu düşünmüştüm. Ancak filmle hiç alakası yok.
1.Dünya Savaşı 'nı Almanya - Fransa cephesinden anlatmış. Amerika' da iki kız kardeşle evlenen biri Alman, biri Fransız iki bacanak, kayınpederlerinin ölümünün ardından kendilerine düşen mirasla ülkelerine yerleşirler. Savaşın patlak vermesiyle değişen hayatlar, zenginliğin işe yaramadığı bir dönem. Fransa'da evinde Alman bacanağının eşiyle yaşamak zorunda kalan Bay Desnoyers, onun Alman sempatizanlığına tahammül edemese de misafir olduğu için ses çıkaramaz. İki kız kardeşin oğulları farklı ülkeler için savaşmaktadır. Kiliseye bile birlikte giden bu iki kız kardeş, kendi oğulları için dua etmektedir.
Gençliğinde ülkesinde askerlikten kaçan Desnoyers savaşın ortasında kalır. Bu kez kaçamaz da. (Kitabı okumayanlar sonrasını okumasın.)
Beni en etkileyen satırlarsa oğlunun mezarı başında Bay Desnoyers'in kitabın son sayfalarındaki şu sözleriydi:... sonu gelmez banyolar, masajlar, silah eğitimi ve boksla güçlenişi, buz gibi duşlar, incelikli, kibar parfümler... hepsi gelip gelip bir buğday tarlasında, gübre yığını misali, yorgunluktan yıkılıp devrilen, düştüğü yere gömülüveren bir iş hayvanı misali çürümek içinmiş... Karun gibi zengin Desnoyers'in oğlu sonsuza değin Champagne'in yoksul bir tarlasına karışıp gitmişti.
Hayatın faniliği ve paranın değersizliği daha güzel anlatılamazdı.
Klasikler kesinlikle doyumluk kitaplar. Genel olarak beğendim. Kitabın başları biraz ağır ilerliyor ama okunmaya değer bir kitap.