Eveeet.. Çok sevdim ve inceleme yazmak istedim ben bu kıymetli kitaba.
Arka fonda: Fazıl Say insan insan
Öncelikle;
Bu kitabın kapağı çok dikkatimi çekti. Freud’un Buzdağı Topografik kuramından esinlenilmiş olmalı.
Bilinç buz dağının gün yüzünde kalan kısmıdır. Kelime anlamı insanın kendisi ve çevresini tanıma yeteneği olarak tanımlanmaktadır.
İlhami Algör, benim nazarımda varoluşsal edada büyük bir Sanrıcı’dır. Yani bendeniz, naçizane yazarın kahramanı için; gerçekte var olmayan şeyleri gören ve aynı zamanda işiten, daha doğrusu dayanaksız algı sahibi insanlar için kullanılan Sanrı kelimesine karşın, “Sanrıcı” nitelemesinde bulunurum, çünkü hoşuma gider böylesine otantik nitelemeler ve
Olmaktan korktuğum yerdeyim. Kendimden kaçmaya başladığım zamanlardayım. Olur olmadık anlarda dolan gözlerimi gülerken kısılan gözlerime değişiyorum. Sanırım yeni yeni büyüyorum. Beni sevmeyen, kıran, yoran tüm her şeyden uzaklaşmayı geç de olsa öğreniyorum. Nasıl oldu da öğrendin diyeceksiniz belki de yanıtlayayım, aynanın karşısına geçip
Seni elde edecek olan tek şey, içinde bulunan temizlik, arılık duygusudur, yaşama karşı duyduğun özlemdir sana gerçekten egemen olabilecek tek şey. Bunu adım gibi biliyorum Küçük Adam. Senin de küçücük bir kuşkun olmasın.
Küçüklüğünden ve değersizlik duygusundan arındığında, düşünmeye başlayacaksın. Sözünü, ettiğim bu düşünme, başlangıçta çok acıklı olacak, yanlışlarla dolu, amaçsız bir düşünme olacak; ama ciddi ciddi düşünmeye başlayacaksın.
Neden bilmiyorum, sevdiğimiz insanlara iltifat ederken çok cimriyiz. İyiyi güzeli söylerken dilimizde kat kat kilitler, kötüyü söylerken hep bir kusma fiili içindeyiz. Oysa güzel bir iltifat aldığı zaman gözleri kocaman açılan kadının güzelliğini hangi kozmetik firması vaadebilir ki? Takdir gören bir adamın gülüşü hangi diş macunu reklamında var? Aldatma oranlarının bu kadar artmasının arkasında da bu eksiklik var bana göre. Karısından ya da kocasından duyamadığı şeylerin peşinde koşan insanların intiharları gibi biraz da bu aldatmalar. Belki bu defa düştüğüm o "değersizlik" çukurundan bir kaç tılsımlı şey ile çıkabilirim çırpınışı. "Belki bu defa birisi gerçek beni görüp takdir eder" aldanışı. "Beni ben olduğum için sever birisi, değiştirmeye çalışmadan, kızmadan, "sen busun" diye yargılamadan kollarını açar bana belki" rüyası. Gerçi sonunda hep ter içinde uyandığımız kabuslar oluyor rüya zannettiklerimiz.
•| Alıntı |•