Değişime açık olmak
Sürekli değişime açık olduğunuz zaman müthiş mucizeler yaşayabilirsiniz. İnsanlar dünyada mümkün olan her şeyi yapabilir.
Entelektüel bir tartışmaya girmek aşık olmak gibidir. Öyle ki bittiğinde değişirsiniz, başka bir insan olursunuz. Karşınızdaki kişi de değişir tabii. Eğer fikrinizi gözden geçirmeye hazır değilseniz kimseyle hiçbir konuda tartışmaya girmeyin. Sadece değişime açık insanlar gerçek anlamıyla münazara edebilir. Yoksa egolarımız zihnimizi kapatır. İllaki haklı olma arzusuyla konuşanlar diyalog kuramazlar.
Reklam
Buraya da bir soru işareti bırakalım...
Tüm kültürlerde erkekler açık renkli kadınları çekici bulurlar çünkü bir bakıma beyaz ten kadınlarda doğurganlığı ima eder (belki de yumurtlama sırasında ten beyazlamaktadır) Açık ten ayrıca yaşla ilgili belirteçleri daha iyi gözlemlemeye olanak tanıdığı için çekicidir; yaş, özellikle kadınlarda doğurganlığın önemli bir boyutudur. Buna ek olarak açık ten genelde düşük testosteron işaretçisidir. Feminen karakteristiklerin belirteçlerinin bir parçasıdır. Kadınlar feminen olmak (erkekler de maskülen olmak) üzere evrildiğinden ötürü, çok az değişime uğramış iyi genleri özü itibariyle belirtmektedir.
Sayfa 40 - Liberus Kitap
Günümüzde öğretmen ,yeni bilgi ve önerilere ,değişime açık olmak , sürekli olarak kendini yenilemek zorundadır. Artık öğretmen , alan bilgisi ,genel kültür ve pedagojik formasyon bakımından kendini sürekli geliştirme çabası içinde olmadan ,bu çerçevede bilim dünyasındaki yeni gelişmeleri yakından takip etmeden asla başarılı olmaz .
''Unutma, fikren değişime açık olmak ve bunu sağlayanı izlemek seni olduğundan daha özgür biri yapar.''
Batıdan başka ne beklenirdi ki
İngiltere açık bir toplum olarak değişime diğer toplumlardan daha açık olmasına rağmen, kadın haklarındaki gelişme son derece yavaş ve sancılı gerçekleşti. Bir de Ingiltere'de iktidar sahibinin kadın olması ve Kraliçe'nin zaman zaman kadınların talep ettikleri hakları eleştirmesi durumu biraz ironik hale getirmektedir. Kraliçe Victoria döneminde kadınların çalışma, eğitim ve sosyal yaşantı konusundaki varlıkları çok sınırlı kalmıştır. Gelişmenin yavaş olması; kadının erkekten daha düşük biyolojik özellikte ve yalnızca doğurmak üzere yaratılmış olduğuna inanılmasının sonucudur. Kadınlar, "çocuk doğurmak için yaratıldıklarından" kendilerinden iffetli olmaları bekleniyordu. İffetli olmak da kadının erkeğe bağlı bir yaşam sürmesi, gerekirse erkeğin şiddetine maruz kalması anlamına geliyordu. Erkeklerin kadınları istedikleri zaman dövebilmeleri kanunların teminatı altına alınmıştı. Kadınların kendi adlarıyla mülk edinmeleri mümkün değildi. Seçme ve seçilme hakkı ise söz konusu edilemezdi.
Reklam
160 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.