Siz Hangi Ağaçsınız?
23 Aralık - 1 Ocak - Elma ağacı
1 Ocak - 11 Ocak - Köknar ağacı
12 Ocak - 24 Ocak - Karaağaç
25 Ocak - 3 Şubat - Selvi ağacı
4 Şubat - 8 Şubat - Kavak ağacı
9 Şubat - 18 Şubat - Sedir ağacı
19 Şubat - 28 Şubat - Çam ağacı
1 Mart - 10 Mart - Söğüt ağacı
11 Mart - 20 Mart - Ihlamur ağacı
21 Mart - Meşe ağacı
Değişim, neye dönüşeceği ve sonuç getireceği belli olmayan bir süreç olduğu için çoğunlukla korkutucu geliyor insanlara. Oysa sabitlik çok daha riskli ve tehlikelidir. Sabit fikirlikten tut da, tekdüze bir rutine esir olmaya kadar bütün hareketsizlik alanları körelticidir, yok edicidir, çürütücüdür.Değişmeyen fikirler, değişmeyen bir yaşam stili, değişmeyen bir iş, değişmeyen bir yeme düzeni, gelişmeyen bir ilişki, gelişmeyen beceriler, bir zaman sonra tehdit oluşturur.Değişime ve gelişime açık olmak yetmez, bunun için cesaretle ve bilinçle aksiyon alabilmek de gerekir. Cesareti olmayanlar esaret içinde yaşarlar ve maalesef çoğu hapishanenin parmaklarını göremez bile…
Bir ömür nasıl yaşanır?
Ve bir ömür nasıl yaşanmamalı?
“İşte bu iki sorunun cevabı, bu kitapta!” diyemem. Çünkü her insan özeldir, her insan farklı koşullar içinde doğar ve hayatını idame ettirir. Sanılmasın ki, İlber Hoca da bu en iyi ben bilirimci iddia içinde. Yalnızca çok okuyan, çok gezen, sosyal ve kültürlü birinden tavsiyeler edineceksiniz
Hepiniz çok değerlisiniz arkadaşlar. Çoğunuz mutsuz, umutsuz, moralsiz, keyifsiz, işsiz, telaşlı olsanız bile bu sizin bir işe yaramaz olduğunuzu göstermez. Aksine yaşadığımız koşulların ne kadar kötü ve insan odaklı olmadığını gösterir. Bu kötü koşullara rağmen, herbirimiz sınıf bilincine sahip, entelektüel, olguları ve olayları tahlil eden, değişime açık, modern dünyayla entegre, bilim ve sanatla içiçe olmak zorundayız. Bu bir gerekliliktir. Bize dayatılan bu yapay koşulları bu şekilde aşabilir ve kazanımlar elde edebiliriz.
Çok sevdiğim, okurluğuna güvendiğim, kısmen milliyetçi bir kişiliğe sahip bir öğretmenimin "Müslümanım, Türkçü'yüm lakin kendimi bir Yunan'ın satırlarında buldum." dediği Nikos Kazancakis ile 21 yaşımda tanışmış olmam, kendime yaptığım birçok kötülükten belki de en önde olanıdır. Şu ana kadar neden Kazancakis'i okumadım bilmiyorum lakin
Slavoj Zizek bir konuşmasında son yıllarda distopya kitaplarının, filmlerin artışından bahsederken ilginç bir tespit yapmış. Dünyanın değişeceğine, başka türlü bir yaşamın mümkün olduğuna o kadar az inanıyoruz ki, gerçekleşmesi mümkün olmayan şeyleri hayal etmek daha kolay geliyor. Sahiden öyle midir? Ütopyalar, distopyalar, uzaylılar gerçek olsun,
Kitabın giriş kısmında bilimin tanımı hakkında farklı yorumlara yer verilmiş; anlaşılıyor ki konu hakkında mutlak bir uzlaşı söz konusu değil. Ama bir tanım yapacak olursak, kitaptan en yalın ve kısa tanımı verebiliriz: “Bilim, dünyamızda olup biten olguları betimleme ve açıklama yoluyla anlama girişimidir.” Ama hayatımızı derinden etkileyen en
Genel Çerçeve
Kitabın altı dile çevrilmiş olması bize ilk elde, önemli bir eser olduğunun altını çiziyor. Altı dile çevrilmesinin sebebi muhtemel olarak, 19. yüzyılın, Osmanlı içerisinde yer alan milletler açısından büyük önem taşımasıdır. Yazarın da belirttiği üzere bu eser, Akdeniz coğrafyasının oyun kurucusu olan Osmanlı İmparatorluğunun
Jack London en sevdiğim yazarlardan birisi. Kitaplarını okumaktan her zaman keyif almışımdır. “Martin Eden” kitabı da beni başka bir maceraya götürdü. Aşkı uğruna eğitimsiz bir işçiden başarılı bir yazara dönüşüm mücadelesi anlatılıyor.
Yarı otobiyografik bir eser olan roman da Jack London’un kendi hayat hikayesinden izler taşıyor. Denizcilik