Haziran’ın bir gece yarısında
Duruyorum gizemli ay altında.
Ay donuk, nemli buğular soluyor,
Altın çerçevesinden süzülüyor
Sular damla damla yüksek bir dağa
Dağın tepesine, sessiz doruğa.
Kayıyor uykulu ve ezgilerle
Evrendeki bir vadinin içine.
Biberiye başı düşmüş, uyuyor,
Zambak beşik, dalgada sallanıyor
Ören, dingin, bürünüp
Günaydın. Bazı şeyler vardır, her vaziyette insanı hayata bağlar. Hayaller gibi... Fitzgerald, "Yalnız bir insanın hayalinde biriktirdiklerini hiçbir taze tutku, hiçbir yeni ateş yok edemez." derken bir şeyler anlatmak ister. Hayallerinizde güzellikler biriktirin . Yok olmalarına izin vermeyin
Aziz Doğu - Pamirli Laleler
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
Güzel bir hikaye tamamlama serüveninin daha sonuna geldik.. Sürprizlerle dolu ve başlangıçta 19 kişinin katılımıyla ( 19 u koruyamadık tabii :) sonrasında 15 kişi kalarak hikayemiz tamamlandı.) Fantastik olarak kurgulanmaya başlayan hikayemiz, yazım süreci içinde Fantastik-Bilim Kurgu ya dönüşmüş ve birbirini tamamlayan herbirisi şahane
Pencereyi açana göre değişir manzara. Pencerenin kolu çevrilene kadar olup biter bu. Bu süre içerisinde yollar genişler veya daralır, göller derinleşir veya sığlaşır, ağaçlar çiçek açar ya da yapraklarını döker.
Pencereyi kapatsa, hayır pencereyi kapatmasa, zira pencere zaten kapalı olsa, perde bile çekili olsa, biz bakarken pencereye, aslında pencereye değil, perdeye bakmış olsak, ne değişir? Anlamı kelimeye zorlamak değil mi yazmak?