Hadi buyur
Hint fakiri kobra yılanını nasıl oynatıyor? Sadece Hindistan'a değil, kuzey Afrika ülkelerine, özellikle Fas'a gidenlerin en çok ilgisini çeken şeylerden biri de yılan oynatıcılarıdır. Yılan oynatıcısının yılanını sepetinden çıkartıp oynatmasının, onu bir tür hipnotize etmesinin, flütünden (aslında flüt benzeri bir çalgıdan)
Sayfa 61 - AykırıKitabı okuyor
Yakında bana düşman olacak diye düşünüyor, hissizleşme böyle yapar insanı, önce sevgiyi taşlaştırır, değiştirir, sonunda düşman eder.
Reklam
Siz enerjisiniz, ve enerji yaratılıp yok edilemez. Enerji sadece şekil değiştirir. Bu şekil sizsiniz. Sizin asıl özünüz, daima varolan ve varolacak olan arı enerjiniz. Asla yok olamazsınız.
Hiç de değil," diye karşılık verdi Hasan. "Sıradan biri için yemekler aynı olsa bile nerede yediği çok şey değiştirir. Aynı yemeği bir kralın sarayında yemekle basit bir kervansarayda yemek aynı şey midir? İnsan birbirlerine tıpatıp benzeseler bile bir prensesle sütçü kız arasında ayrım yapamaz mı? Mutluluğu, zevki yalnızca duygularımızla algıladığımız için hissetmeyiz.
Bunu düşünüyor musunuz dostlarım? Ölümlü bir insanın asla tadamayacağı türden bir mutluluk hissetmeyecekler mi sizce?" "Ama ne kadar da büyük bir yanılgı içinde olacaklar," dedi Ebu Ali gülerek. "Sadece üçümüz bileceğiz tabii bunu." "Bizim bilmemiz neyi değiştirir ki?" diye karşılık verdi Hasan. "Yarın bizim başımıza neler gelebileceğini biliyor muyuz? Kaderin bana neler tattıracağından haberdar mıyım? Buzruk Ümid ne vakit öleceğini biliyor mu? Lakin tüm bunlar kainatın oluşumu sırasında belirlenmiş olmalı. Pisagor insanın, her şeyin ölçüsü olduğunu söyler. Algıladığı şey vardır algılamadığı ise yoktur. Aşağıdaki üç adam cennet deneyimi yaşayacaklar. Ruhlarıyla, vücutlarıyla, tüm duyularıyla orada olduklarını hissedecekler. Yani orası onlara göre cennet olacak. Sen, Buzruk Ümid görüyorum ki fedaileri içine çektiğim yalan dünya seni üzüyor. Ama bizim de her gün kendi algılarımızın yarattığı sahtekârlıkların kurbanı olduğumuzu unutuyorsun. Bu itibarla çeşitli dinlerin bizi yarattığını iddia ettikleri varlıktan eksik bir yanım yok. Demokritos zamanından beri duyularımıza güvenmememiz gerektiği bilinir. Onun için ne renkler ne ses ne tatlı ya da acı ne soğuk ya da sıcak vardı. Atom ve boşluktan ibaretti her şey. Empedokles tüm bilgilere algılarımız sayesinde erişebildiğimiz kanaatindeydi. Algılayamadığımız bir şey düşüncelerimizde de yer etmez. İyi ama madem duyularımız bizi aldatıyor onlar sayesinde elde ettiğimiz bilgilerin hakikatine nasıl güveneceğiz?
"Bedenlerimiz zihinlerimizi değiştirir ve zihinlerimiz davranışlarımızı değiştirebilir ve davranışlarımız sonuçlarımızı değiştirebilir."
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
Kitaplar insanların kaderlerini değiştirir. Kimileri “Malezya Kaplanı”nı okuyup uzak diyarlardaki üniversitelerde edebiyat profesörü oldu. “Siddhartha” binlerce gencin Hinduizm'e merak salmasını sağladı, Hemingway onları sporcu yaptı, Dumas binlerce kadının hayatını altüst ettiyse de, yemek kitapları sayesinde intihardan kurtulanların sayısı hiç de az değildi. Ne var ki Bluma kitap kurbanlarından biri oldu. Ama tek kurban o değildi. Antik Diller profesörü yaşlı Leonard Wood kütüphanesindeki raftan kafasına düşen beş ciltlik Britannica Ansiklopedisi ile felç oldu; arkadaşım Richard, William Faulkner'in raftaki “Abşalom, Abşalom!”una ulaşmaya çalışırken merdivenden düşüp bacağını kırdı, Buenos Aires'ten başka bir arkadaş bir halk kütüphanesinin bodrum katındaki arşivleri incelerken tüberküloza yakalandı. Öfke nöbetine tutulup Karamazov Kardeşler'in sayfalarını mideye indirdikten sonra hazımsızlıktan ölen bir Şili terrieri de biliyorum ayrıca.
Sayfa 11 - Jaguar Kitap, 20. Baskı, Çev. Seda Ersavcı, Çiz. Peter Sís
Çocukluk haklarını gereğince yaşayamamış olan kişi, o dönemde karşılanmamış isteklerini, yetişkinliğe ulaşıp ana-baba olduğunda çocuklarına yöneltmeye başlayabilir. Bu durumda ise ana-baba ve çocuk rolleri yer değiştirir. Çocuk, ana-babasının çocuksu isteklerine katlanmak, bazen de bu istekleri karşılamak durumunda kalır. Otorite görünümü ardında anne ya da babanın çocuğa nazlandıkları, ilgiyi üzerlerine toplamaya çalıştıkları, onlara dert anlattıkları ve hatta bazı uç durumlarda, şaşkınlığa düşen çocuğu yetersizlikle suçladıkları sık gözlemlenen örneklerdendir. Bu koşullarda yetişen bir çocuk ileride anne ya da baba olduğunda benzer davranışları kendi çocuğuna yöneltir. Geleneksel yapı varlığını koruduğu sürece bu örüntü kendi içinde tutarlı bir biçimde kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Ancak, toplumsal değişimin başladığı gruplarda bu süreç durdurulmuş ve yalnız ana-baba ve çocuk ilişkilerinde değil, çoğu toplumsal kurumlarda, otorite ile otoriteye bağımlı olanlar arasında, her iki tarafın da birbirinden beklentilerinin aynı olmasının yarattığı bir çatışma olgusuna neden olmuştur.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.