Ez vey heme mestiyyu gurur est u tekebbür
Vez ma heme biçaregi yu acz u niyaz est
O hep mest, hep gururlu, hep kibirli.
Çaresizlik, acizlik ve niyaz ise bizden yana.
Camın iderdi zehrile pür saki-i zaman
Gelseydi devrümüzde eğer Cem didükleri
Zaman sakisi onun da kadehini zehirle doldururdu. Gelseydi devrimizde eğer Cemşid denilen şah.
Men garib ü rah-ı mülk-i vasl pür-teşviş ü mekr
Men harif-i sade-levh ü dehr pür-nakş-ı füsun
Ben garibim; vuslat ülkesinin yolu karışık ve aldatıcı şeylerle dolu. Ben sade, saf gönüllü bir adamım; dünya efsunlu nakışlarla dolu.
Eger tu zahm zeni bih ki digeri merhem
Veger tu zehr dihi bih ki digeri tiryak
Senin açtığın yara başkasının merheminden iyi. Senin verdiğin zehir başkasının panzehirinden yeğ.
Bu ne sırdır sırr-ı aşkın dimeden bir kimseye
Şehre düşmüş ben seni sevdim diye avazeler
Bu ne sırdır ki, aşkının sırrını henüz kimseye söylememişken, bütün şehirde benim seni sevdiğime dair sesler yankılanır olmuş?
Gülşeninde alemin bu sırra ermez hiç kes
Zağlar azade vü bülbül giriftar-ı kafes
Gül bahçesinde hiç kimsenin akıl erdiremediği bir gerçek vardır. O da kargaların hep özgür, bülbüllerinse kafeste tutsak olduğudur.
Zaman içre mücerrebdir intikam-ı zaman
Hemişe yahşıya yahşı virir yamana yaman
Zaman içinde tecrübe edilmiştir. Zamanın intikamı; daima iyiye iyi vermektir, kötüye kötü.
O denlüdür kerem üzre mer’iyyeti buhlün
Ki iftihar iderek imtinana yer kalmaz
Bu devirde cimrilik ve başa kakma, yardımseverlik üzerinde o kadar baskın ki; ihtiyaç sahibine yardım edildiği iyice göze sokulduğundan minnet duygusuna yer kalmaz.