Mezarlar! Mezarlar insanların geçmişidir. Ziyaret etseler de , etmeseler de.Geçmişimizi göme göme..İnciler sahte. Mezarlar boş.Sanır mısın ki,ölünü gömdüğün o mezar,emaneti sonsuza kadar saklar.Aç bak. Bütün mezarlar bomboş. Kara delik dedikleri,öyle sandıkları gibi, fezada değil toprağın içinde.Toprağın ta dibinde bir sürü kara delik var ve sen geçmişin olan ölülerini toprağa emanet ettiğini sanırken, aslında küçücük ve derin çok derin, uçsuz bucaksız kara deliklerden içeri atıyorsun. Ara bak bakalım mezarlardan birine,herhangi birinde,ölünü,herhangi bir ölünü koyduğun gibi bulabilecek misin?”
Biri çıkar da: "Sen deli misin? Bu boş bir sevdadır" derse, sen onların haline bir bak; Ne haldeler?
Reklam
Suyun sesini duyuyorum. Şıpır, şıpır, şıpır! Sakinlik, ruhumu ayaklandırıyor. Kalkıyorum. Büyülü Nehir’de dolaşmaya çıkıyorum. İçim ürperiyor. Güneş daha doğmadan, çekip sırtıma ceketi, vuruyorum aşağıya. Niyeyse evim tepede. Aynı Highland’teki gibi tepelerden aşağılara sisler içinde iniyorum. İndikçe dağılıyor sis. Dostlar çıkmış bile avlanmaya.
Sen Nasreddin Hoca'nın eşek hikâyesini bilir misin?   Nasreddin Hoca, İran'da, Maveraünnehir'de ve Küçük Asya'da, fıkralarıyla efsane olmuş bir kişidir.   Şirin anlatmaya koyuldu:   — Yarı deli bir hükümdar, eşek çaldı diye Nasreddin Hoca'yı ölüme mahkûm ermiş. Tam öldürülmeye götürülecekken, Hoca şöyle bağırmış: "Aslında bu eşek benim kardeşimdir. Bir büyücü onu bu hale soktu. Bu eşeği bir yıl bende bırakın. Ona tekrar, sizin benim gibi konuşma öğretirim." Hükümdar ilgilenmiş, Hocaya söylediklerini tekrar ettirdikten sonra; "Pek âlâ, demiş. Ama günü gününe bir yıl sonra eşek konuşmazsa, ölümlerden ölüm beğen." Hükümdar gidince, karısı Hoca'ya "Böyle bir şeyi nasıl söylersin? diye sormuş. "Eşeğin konuşmayacağını sen de biliyorsun." "Tabii ki biliyorum," diye yanıtlamış Nasreddin Hoca. "Ama bir yıla kadar hükümdar ölebilir, eşek ölebilir, ben ölebilirim."
Ya bu gizli bilgileri kimden öğrendin ? - Bu bizim soyumuzun bilgisidir. Bize Irkıloğlu derler. Yağmur yağdıran taş da atalarımızdan kalmadır. Kadın büyük bir yakınlık göstererek her soruya cevap verdikçe Deli Kurt'un güveni artıyordu.İçinde düğüm olan soruyu sordu : - Bacım ! Sen gerçekten Müslüman değil misin ? - Oğul ! Siz Osmanlılar da Karamanlılar gibi insanın yüreğindeki nesneye mi karışırsınız ? Müslüman olup olmadığımı niye soruyorsun ? Türk olduğum yetmiyor mu ? - Yanlış anlama bacım. Niçin Müslüman değilsin diye sormuyorum. Müslüman değil misin , değilsen nesin diye soruyorum. - Müslüman değilim. - Nesin ? - Türküm dedim ya ... - Ben de Türküm ama Müslüman’ım da ... Senin dinini öğrenmek istiyorum. Kadın bir zaman sustuktan sonra şu cevabı verdi : - Biz insanları dinlerine göre değil ,soylarına göre ayırırız.
168 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ne anlattığını ve ne anladığımı yazıyorum. "Baba, içeriğini niye yazdın?" diyenler okumasın, geri zekalılar ile uğraşamam. Garip, bir üslup ile başladığında sıkılmıştım kitaptan. "Sanırım boşuna okuyacağım." falan diyordum. Kendisinin de söylemiş olduğu ve hatta kitabın ismine de sahip olan bir argosu varmış. Muhtemelen öyle
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200992,7bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.