Puşkin'den bahsedebilmek için kaseti geri sarıyorum; ... Puşkin (Rus edebiyatı), Fransa Burjuva Devrimi (Avrupa tarihi ve edebiyatı), Büyük Petro (Rus tarihi), Rönesans (Her şey). İsminin önüne "Deli" yazdığımız I Petro'yu özellikle konuşmamız lazım. Öyle "deli" ki, gidip Avrupa'dan rönesans tohumlarını getirerek Rusya
Ermenistan: "Doğu ve Güneydoğu Anadolu, işgal edilmiş Ermeni toprağıdır!" iddiasından vazgeçmiş değil. İsrail: "Fırat'tan Nil'e kadar uzanan topraklar, Tevrat'la bize verilmiştir! sevdasında. Gözümüz Kör değil görüyoruz: Suriye, Hatay'dan Hakkari'ye kadar olan topraklarımızı kendi Milli sınırları içerisinde gösteriyor. Yunanistan megalo ideası dolayısıyla, Anadolu'yu yeniden Anatolia yapma gayretinde. Rusya, deli Petro dan beri hem Doğu Anadolu'muzu hem boğazlarımızı ele geçirmek istiyor. Bir de, 1071 Malazgirt zaferimizden sonra batılı dostlarımızın, kat'iyyen vazgeçmediklri ŞARK MESELELERİ var. Şark Meselesi, bizi bütün Anadolu topraklarından söküp atmaktır. Pakistan dışında hiçbir İslam ülkesi yanımızda değil. Aksine hepsi Hristiyan Batı ile kol kola,koyun koyuna.
Mukaddes şeriate, onda olmayan mânâları isnat, böylece şeriati istismar ve nefsanî hallere âlet etmek, kaba softa ve ham yobazın birinci (karakteristik) şiarı olduğu gibi, dâvayı hudutsuz bir cehalet ve hamakatle tersine çevirmenin, dolayısıyle şeriata ihanet etmenin en acıklı şeklidir. Şeriatin "amân dileyene kılıç çekilmez!" ölçüsü, mağlup, âciz, pişman, samimi olana ve artık bir daha eski haline dönmeyeceği emin bulunana aittir. Deli Petro ise mağlup olmak üzereyken bu vaziyetten kurtarılmış âcizlikle hiç alakası yok; ne pişman, ne samimi, sadece eski halinde devam etmek için düştüğü çukurdan çıkmaya bakan su katılmamış bir gâvur olduğuna göre, Karlofça muahedesi sıralarında müslümanları "kâfirler" diye anan bu gâvura İslâm şeriatinden, nasıl, hangi iman ve itikatla imdat umulabilir?..
Rusya'da bir müddet evvel çarlık tahtını eline alan ve 1917 komünist ihtilâline kadar elinde tutan (Romanof)lardan Birinci Petro... Avrupalılar ona Büyük Petro, Türkler Deli Petro der.
1672'de doğdu, 1682'de 10 yaşında taht'a geçti ve 1725'e, 53 yaşına kadar 43 yıl müddetle tahtta kaldı. 43 senelik hükümranlığının 39 yılını Moskova çarı, geriye kalan 4. yılını da Rusya İmparatoru olarak geçirdi. Yani verdiği eser, ona, 39 sene sonra kendisini Rusya İmparatoru ilân etmek gereğini telkin edecek derecede büyük oldu.
''Karın varsa derdin var, ama karın olmayan bir kadınla daha büyük derdin var demektir.''
(s. 710)
Anna Karenina'nın yazıldığı dört yıl boyunca (1873-1877), Lev Tolstoy, kafasını meşgul eden tüm meseleleri eserine aktarır. Her fırsatta, roman yazarı, kalemini, deneme yazarına bırakır. Hikayenin akışı, yazarın kır ekonomisi, hayatın anlamı,
Vakanüvis Raşid, devletimizin resmi tarihçisi, Büyük Petro 1724'te öldüğü zaman; "Moskofların Çarı öldü." diyor. "Naaşını bir yere gömdüler, tebaasına ve devlete birtakım saçmalıkları ve çılgınlıkları getirdi" diyor Tarih-i Naima. Bir kere herkesin "Büyük Petro" dediği adamın adı bizim memlekette "Deli Petro"dur. Profesör Benningsen bir Türk-Rus tarihçisi. Ünlü bir uzmandır. O açıkça yazmıştır makalelerinde: "Petro'nun yaptıklarını en iyi değerlendirenler Türklerdir, ona deli derlerdi" diyor
Deli Petro, Paris'e geldiği zaman Sorbonne Kilisesi'ni seyretmeye götürmüşler. Richelieu'nun heykelini kucaklayıp demiş ki: "Sağ olaydın Rusya'nın yarısını sana verirdim. Öbür yarısını nasıl idare edeceğimi öğrenmek uğrunda.
Ruslar, tâ Deli Petro zamanına kadar Doğu uygarlığında kaldılar. Deli Petro, Rusları Doğu uygarlığından çıkararak, Batı uygarlığına sokmak için çok sıkıntılar çekti.
Sayfa 99 - Bordo Siyah Yayınları – 1. Baskı ~ 2003, İSTANBULKitabı okudu
"Aleksandr Puşkin üzerine düşünmek Rus edebiyatının tümü üzerine düşünmekle eşanlamlıdır." diye başlıyor önsöz ve sayfalarda ilerledikçe bunu daha iyi anlıyoruz.
Günümüzdeki Rusya 250 yıl Tatar- Moğol istilası altında kalır ve bu durum, Rus Ortaçağı'nın uzamasına neden olur. 1. Petro ile hızlı ve köklü Batılılaşma sürecine giren
F. S. Oreşkova
Bu kitabı 12-13 yıl önce lise 1'e giderken almıştım, okumak bugüne nasip oldu. Kitap yazar
Lev Tolstoy 'un kendinden 200 yıl önce yaşamış büyük büyük dedesi, Çar Deli Petro'nun istihbarat için büyükelçi olarak Osmanlı Devleti'ne gönderdiği
Pyotr Andreyeviç Tolstoy 'un büyükelçiliği döneminde Rus devletine verdiği istihbarat raporlarından oluşuyor. Kitap 228 sayfa ama bunun yaklaşık 23 sayfası kaynakça ve dizin, ortalama 50 sayfası da Önsöz kısmından oluşmaktadır yani kitabın ana içeriği 168 sayfa civarındadır. Kitabın o dönemde büyükelçilerin nasıl istihbarat görevini yaptığını, yerini getirdiği örneğini net bir biçimde görüyoruz. Yalnız büyükelçi Rus olduğu için Osmanlı ve Türk insanı hakkında çoğu kez rahatsız edici düzeyde aşağılayıcı konuşuyor, ifadeler kullanıyor. Bu kısımları okurken
Erzurum Yolculuğu kitabında ki diğer milletleri küçümseyici sözler aklıma geldi. Sanırım diğer milletleri hor, hakir görmek Rusların genetik özelliği. Devri ve büyükelçilerin nasıl istihbarat verdiklerini görmek için iyi bir eser ama pek hoşlanamadım.
M. R. Arunova 'nın geniş önsözü ve uzun uğraşlar sonucunda ve geniş kaynakçalarla oluşturduğu, 24 saat içerisinde bitirdiğim bu eseri çok beğenmedim. Puanım 3-4/10. İlgisi olanlar için belki okunur bir eser.
Marksist yazar ve siyaset teorisyeni Marshall Berman tarafından 1982'de yayınlandı.Orijinal adı “All that is solid melts into air “ dır. İlk lisans öğrencisiyken okudum. İkinci okuyuşum mastır yaptığım dönemdeydi. Şunu farkettim ki, okumalarınız ve ideolojilerle ilgili bilginiz arttıkça bu kitaptan daha çok zevk alıyorsunuz. 1K da okunma
ÇARIKLI, kaputsuz, eldivensiz, atkısız Türk askerlerine karşı Rus birlikleri kıskanılacak kadar iyi giyimliydi. Hepsinin kulaklıklı kalpakları, kalın kaputları, atkıları, yün çamaşır ve çorapları, keçe çizmeleri ve eldivenleri vardı. Gerektikçe savaşçılara ısınsınlar diye votka dağıtılıyordu.
İki yüz yıl önce geri, ilkel bir toplum olan Ruslar Türklerin Deli dedikleri Büyük Çar Petro sayesinde çağdaş gelişimin önemini kavramış, Ortodoks bağnazlığını yenmiş, ilerlemiş, gelişmiş, dünyanın dört-beş güçlü devletinden biri ve Osmanlının başbelası olmuştu.
35 yıl önce bu bölgeyi işgal etmiş olan Ruslar, Sarıkamış'tan Kars'a demiryolu döşemişler, Kars demiryolunu da Kafkas demiryolu ağına bağlamışlardı. Geniş, taştan karayolları, kolay ısınır, büyük, taş binalar yapmışlardı.
Birliklerini kolayca ikmal edebiliyorlardı.
Osmanlı ise Anadolu'yu yaşanılır kılmak için sürekli ve bilinçli bir çaba göstermiş değildi. İstanbul'a kapanıp kalmış, anayurdunu kaderine terk etmişti.
İlkellik yaygın ve derindi.
Temiz, titiz bir yaşama alışkanlığı edinilemediği için savaş başladı mı, hemen salgın hastalıklar baş
gösteriyordu. Şimdi de merkezde Ruslarla savaşan 11. Kolorduda tifüs salgını başlamıştı. Sağ kalan olursa onları da tifüs mahvedecekti.