“Yalnızca zamanı belirtirken uzun uzun düşünmek zorunda kaldım, çünkü insanların her gün “bugün” demelerine dahası demek zorunda olmalarına karşın, benim için “bugün” diyebilmek neredeyse imkânsız; örneğin insanlar bana-yarın bir yana-bugün ne yapmak istediklerini bile anlattıklarında, çoğunlukla sanıldığının aksine, dalgın bakmaya değil, ne yapacağımı bilemediğimden, çok dikkatli bakmaya başlıyorum, ”bugün” ile aramda işte bu denli umutsuz bir ilişki var: Çünkü bu Bugün’ü ancak delicesine bir korkuyla ve koşarcasına yaşayabiliyorum. Bugün olup bitenler üzerine ancak böyle bir korkunun pençelerinde yazabiliyor ya da konuşabiliyorum. Çünkü Bugün üzerine yazılanları hemen yok etmek gerekir; tıpkı bugün yazılmış ve yerine hiçbir Bugün’de varamayacak mektupların, bu nedenden ötürü yırtılması, buruşturulması, bitirilmemesi, yollanmaması gibi.’’
Aslında kötü bir alışkanlıktır okumak, öteki bütün kötü alışkanlıkların yerini tutabilecek ya da onların yerine herkesi daha bir yoğun biçimde yaşamaya itebilecek bir alışkanlıktır, delicesine bir yaşam biçimidir, insanı yiyip bitiren bir tutkudur. Hayır, uyuşturucu kullanmıyorum, kitapları kullanıyorum...”
Ne ki, bütün hayaller bir gün biter ve gerçeğin soğuk yüzüyle tanışırız. Hayaller içinde geçirilen gecelerden sonra ayılmanın, gerçek dünyaya dönmenin ne kadar korkunç olduğunu bilemezsiniz. Evet, bir de çevrenize bakarsınız ki, insanlar delicesine akan hayat seli içerisinde yaşayıp gidiyorlar.
Çoğu zaman, insanları değerlendirirken yarı yarıya yanıldım, ama hiçbir zaman büsbütün yanılmadım; kaldı ki yanılmamın da isabetli olduğu durumlar var; Çünkü ancak yıldırım gibi güçlü ve kaynak suyu gibi sağlıklı bir hayat söz konusu olabilir burada.
Ben, içinde dostluk sevgisini doğuştan taşıyan adamı severim. Kanı tensel tutkuyla kaynayan kadını severim. Hiç pazarlıksız, delicesine onlara veririm kendimi. Bu bana pahalıya patlar, ama uğradığım hiçbir hayal kırıklığı, arzularımı azaltmadı, hiçbir zaman da azaltmayacak.
Bir kumarbaz hırsıyla şansımı her yerde ararım. Her zaman büyük oynarım, çünkü küçük hesaplardan, eli sıkılıktan nefret ederim. Yanıldığım takdirde de hiçbir şey kaybetmem; öteki taraf kaybeder, insan kendini bütünüyle verirse hiçbir şey kaybetmez. Öyle olsa, kendini hiç düşünmeden ve ayrım yapmadan sunan güneşin de tükendiği idda edilebilir. Bu arada kendiliğinden eriyen buz dağları da erirlerse erisinler! Ancak kazandığımda elime hazine geçer. Dostluktan kaynaklanan sevgiden söz ediyorum, çünkü maalesef tensel zevk yıldırım gibidir; şiddetlidir, ama uzun sürmez.
Fenerini önünde tutup kalbinin delicesine atmasını engellemeye çalışarak,mahzen mezarın kapısını içeri ışık girebilmesi için sonuna kadar açtı. Liviana'nın tabutu taştan raflara yerleştirilmiş büyükanne ve büyükbabalarının tabutlarının altında, zeminde duruyordu. Livi'nin bedeni melek ve güvercin oymalarıyla süslenmiş bir lahitin içindeydi. Biri ya sa birileri lahitin kapağını kaydırmıştı. Azıcık. Cass karanlıkta neler olduğunu görebilmek için fenerini hareket ettirdiği an.. içeriden devasa bir sıçan fırladı.
HER GÜN SENİNLE
Güzel olan
Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
Erimek yarını olmayan zamanlarda
Durdurmak bir yerde bütün saatleri
Bütün kuralları kırıp parçalamak
Sonra varmak o yerlere
Mevsimlere dur demek
Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
Sonra doldurmak ay ışığını
Aşk, delicesine tutkular, gerilim, aksiyon, heyecan deyince aklıma hep ilk sırada TESS GERRITSEN kitapları geliyor. Bu yazarın üstüne gerilim türü yazarı tanımıyorum. Hakikaten gerilimin aynı zamanda tutkulu bir aşk romanının hakkını fazlasıyla gözler önüne seren tek yazar desem yeridir. Kitaptaki kurgu nefesinizi kesiyor adeta. Karakterleri benimsemeye başlıyorsunuz daha ilk sayfalardan. Romanı okurken yerimden bile kalkmayı istemedim. Ve bir çırpıda bitti ne yazık ki gerilim türü sevenler TESS GERRITSEN; Karanlığın Ayak İzleri romanını ve yazarın diğer kitaplarını tek geçerim. Kütüphanemin vazgeçilmez kitapları arasında bu roman.