Mehmet

Mehmet
@deliidervis
84 okur puanı
Ocak 2015 tarihinde katıldı
Ahlâk nedir?” diye sordu Dagny. “Doğruyu yanlışı ayırt etme, gerçeği görme yeteneği, bunların gösterdiğini yapma cesareti, iyi olana adanma, ne pahasına olursa olsun iyinin yanında yer alma dürüstlüğü. Ama onu da nerede bulacaksın?”
Reklam
Kelimelerini kontrol edemiyordu. Ömründe ilk defa kötülükle karşılaşmış bir çocuğun durumu inkâr etme çığlığı gibi, şaşkınlık ve inanmazlıkla dolu bir güceniklik taşıyan kelimeler, zorla çıkıyordu ağzından.
Yıllar öylece geçti. Ben içtikçe susuzluğum artıyordu, yedikçe açlığım, konuştukça sessizliğim, duydukça yanıtsız kalışım, sahip oldukça yoksulluğum, elde ettikçe yoksunluğum, yaklaştıkça uzaklığım, başarılı oldukça yenikliğim, ünlendikçe tanınmazlığım, kalabalıklara karıştıkça yalnızlığım, doldukça boşluğum,sevindikçe üzgünlüğüm,zenginleştikçe muhtaçlığım, tanıştıkça yabancılığım...artıyordu...Ta ki buranın yerim olmadığını anladım, bu dünyada yabancıyım...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir zamanlar ben, Çuang Tzu, rüyamda oradan oraya uçuşan bir kelebek olduğumu gördüm. Yalnızca kelebek olduğumun bilincindeydim, insan olduğumun bilincinde değildim. Birdenbire uyandım, yatan bendim. Şimdi bilemiyorum ben kelebek olduğunu gören bir insan mıydım, yoksa şimdi insan olduğunu gören bir kelebek miyim?
Hava şarap gibi. Tepelerin yamaçlarına yaslanmış bağlardaki üzümler sonbaharın aleviyle kızarmışlar. Sonomo Dağları üzerinde sis var. İkindi güneşi, uyuklayan gökyüzünde için için yanıyor. Beni yaşadığıma sevindirecek, her şeye sahibim. Rüyalar ve sırlarla doluyum. Güneşim, havayım, parıltıyım. Hareket etme gücüm var. Üstüne bindiğim canlı şeyi istediğim gibi yönetebiliyorum. Var olmanın tüm göz kamaştırıcılığına sahibim, bana gurur veren tutkular ve ilhamlar yaşadım. Duygu krallığında bir kralım ben ve hiç yakmayan tozları çiğneyip duruyorum.
Reklam
Kötümser değildim, yemin ederim ki kötümser değildim. Sıkılmıştım sadece. Aynı piyesi, çok kereler seyretmekten ve aynı şarkıları, aynı şakaları dinlemekten sıkılmıştım. Perde arkasını öylesine iyi biliyordum ki, sahnedeki davranışlar, gülüşler ve şarkılar, arkadan gelen çarkların gıcırtısını örtemiyordu.
Artık yaşlanıyordum, sanırım biraz da akıllanıyordum. Başkalarının yanındayken söylenen veya yapılan şeylerden eskisi kadar keyif almıyordum ve daha az heyecan duyuyordum. Bir zamanlar önem verdiğim eğlenceler artık eski önemini kaybetmişlerdi. Kadınların budala tavırlarına, önemsiz adamların büyük ve gururlu konuşmalarına tahammül etmek büyük bir işkenceye dönüşüyordu. Belki de bunlar çok kitap okumanın ya da budala olmanın cezasıdır. Benim için hangisinin geçerli olduğu da önemli değildi. Önemli olan bunların bana sıkıntı vermesiydi. İnsan ilişkilerinin canlılığı, parlaklığı ve ışığı benim için sönüyordu artık.
Bazen, bir Yunan filozofu kadar serinkanlı bir şekilde intihar etmeyi düşünüyordum.
Gerçeği, gençlik hevesiyle kovalamak istemiştim, elbette yanlışlara düştüm, ama onun peçesini yırtıp atmıştım. Fakat gördüğüm şey, karşısında duramayacağım kadar korkunçtu. İnsanlık dışında, hemen hemen her şeye olan inancımı kaybetmiştim. İnandığım insanlık da epey bir çıplaktı.
Hala inandığım birçok şey vardı; aşka inanıyordum, bütün kadınların ve erkeklerin sevgisine, babalığa, insanların eşitliğine, sanata ve dünyayı döndüren bütün iyi hayallerin hepsine inanıyordum.
Reklam
Ancak ateşin yaktığı bir insan, ateş üzerine vaaz verebilir.
Şansları iyi giderse içerler, kötü giderse de, bir gün düzeleceği umuduyla içerler. İşleri kötüye giderse bu sefer de bunu unutmak için içerler. Dostlarına rastlarlarsa içerler. Bir dostuyla kavga edip ondan uzaklaşmışsa yine içerler. Aşıkken, mutluluktan uçtukları için içerler. Sevgilileri kendilerine yüz vermeyince, üzüntüden içerler. Yapacak bir şey bulamadıkları zaman yine içerler, çünkü içtikten sonra beyinlerinde kurtların dolaşmaya başlayacağını ve ellerinin yapacak bir sürü iş bulacağını bilirler. Ayık oldukları zaman içmek isteyecek, içtikçe de daha çoğunu içeceklerdir.
İnsanların ruhlarının derinliklerine inmiştim. Kendi ruhumun derinliğine dalmış, orada akla hayale gelmeyen yetenekler ve büyüklükler bulmuştum.
Ancak yaşadığımız dünya, özgür yükseklikler ülkesi değildir. İnsan sağlam yasalara göre öder borcunu; her güçlüğü dengede tutan,bir de zayıflık vardır. Her çıkışın ardından iniş, yaşadığımız her yalancı tanrısal anların, yılanlar gibi çamurların arasında sürünmesi vardır. İnsan delice yaşamayı giderek uzun günlere ve haftalara doğru uzattı mı, bunu ömrünün kısalmasıyla ve çoğunlukla korkunç bir faizle birlikte öder.
İnsan duvarları olmayan tapınakta Bir gece uyusa Sanıyor ki kederi azalacak. Ama yetmiyor Bezler bağlıyor Bulduğu her ağaca. Hikayeler anlatıyor İnanıyor aşkın hep olacağına.
124 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.