Halil Cibran'ı daha önce çok defa duymuş ancak okumak nasip olmamıştı. Ermiş ve akabinde Meczup'u Can yayınlarından okudum.
Kitap nasıl meczup olduğumu öğrenmek ister misiniz diyor ve 7 hayatım boyunca taktığım maskelerimin çalındığını gördüm diyor. Maskelerim çalındı hırsız var diye bağırarak sokak sokak dolaştığında insanlar onu maskesiz gördükleri için herkes kaçıyor. Bir delikanlı Meczup var diye bağırıyor. O sırada maskesiz yüzüne güneş ışığı gelince ne mübarektir maskelerimi çalan diyor bu sefer :) ve şöyle buyuruyor;
"İşte böyle Meczup oldum ben. Meczupluğumda hürriyeti ve huzuru buldum, yalnızlığın hürriyetini ve anlaşılmamanın huzurunu; bizi anlayanlar içimizdeki bir şeyi de esir alırlar çünkü."
Böylece 34 kısa hikaye anlatmaya başlıyor, meczubun gözünden.
Hikayeler döngüsel oluyor çoğu zaman.
Bilge Köpek hikayesini okurken aklıma Spencer Holst'un Kedilerin Dili kitabını geldi.
Yine Nietzsche'nin Deniz kıyısında bir kayayı yontan ihtiyar taşçı hikayesi gibi.
Erasmus'un Deliliğe Övgü kitabı aklıma geldi sonra. Kitapta delilik (stultitia), kendi kendisine övgüler düzer; bu arada çocuklukta ve yaşlılıkta, aşkta, evlilikte ve dostlukta, politikada ve savaşta, yazında ve bilimde deliliğin nasıl her zaman egemen olduğu gösterilirdi.
Meczup da bir bakıma aynı.
Savaş hikayesi adaletin nasıl tesis edildiğine dair çok çarpıcı bir anlatı...
Öteki Dil hikayesi çok güzeldi.
Okumaya değer, yavaş yavaş acele etmeden