Cahilliğin bir toplumu nasıl yok ettiğini, insan varlığını nasıl hiçe saydığını, aklın, kalbin karşısında ne kadar güçlü bir düşman olduğunu göreceğiniz bir eser. Cahillik devrin en kötü hastalığıdır ve cahillikten kötü hiçbir şey yoktur.
Eserde cahilliği hat safhada yaşayan bir toplum ele alınmış. Bu toplum cahilliklerinden dolayı küçücük bir çocuğa sürekli bilinçsiz bir baskı yapıyor ve babasının katili olarak gördükleri annesini öldürmesini istiyor. Kendileri öldüremiyor; gerekçeleri ise annesinin güzel olması. Evet annesinin güzel olması, insan olması değil. Bir insanı, ona onun canını siz vermediğiniz için ve insan olduğu için öldürmemeniz gerekir. Ama o kadar cahil bir toplum ki işlemek istedikleri cinayete bile Esme’nin dış güzelliğini engel olarak görüyorlar. Cahillik seviyelerini burdan bile anlayabilirsiniz.
Kitabın her sayfasını hayretler içerisinde okudum. Her sayfada şaşkınlığım yenilendi ve hep “Bu nasıl olabilir? Böyle bir cahillik mümkün mü? Bunlar gerçek mi?” diye sürekli kendi kendime hayıflandım. Ve evet, maalesef bunlar gerçek. Özellikle memleketimizin doğu anadolu ve güney anadolu bölgesinde sıkça duyduğumuz töre cinayetleri, kan davası gibi ‘insanın gururu’ diye savunulan hikayeler çokça mevcut. Eserin yazı dili oldukça sade. Akıcılığı ve betimleme sanatı verimliydi.
Cahilliğe kurban giden canlar o kadar fazla ki bu durum son derece üzücü. İnsanoğlunun hayatı, hayalleri, hedefleri bu kadar basitleştirilmemeli. İnsanoğlunun kaderi, insanoğluna kalmamalı diyerek bitiriyor; okumayanlara okumalarını tavsiye edip, okuyacaklara ise keyifli okumalar diliyorum.