Zamanın ense traşını gördüm. Başıma gelen şey tam olarak buydu. Önce yanımdan sonra da önümden geçti hayatım.
Bilinenin aksine asla ölmedim.
Peş peşe kaydıraktan kayan 2 çocuk gibiydik zamanla. Birimiz altta birimiz üstte olmalıydık ama ben yapamamıştım. “Az bekleyelim.” Demiştim. Demez olaydım. Kayıp gitmişti zaman.
Bu kaydırak keşke metafor olsaydı. 2 çocuk keşke temsil olsaydı. Değil.
Ama o sırada gökyüzünde bize ışık saçmakla görevli olan güneş, eminim ki sembolikti. Olmayacak şeylerin temsilcisiydi güneş. Belki de her gün gördüğümüzden mucizesine alıştığımız şeylerin dublörüydü.
Bilmiyorum.
Ama kaydırak gerçekti.
Zaman da.
Konya’da bir Cuma günü, Tapduk Sultan’ın dervişlerinden Çelebi Faruk ile birlikte Mevlânâ Hüdâvendigâr’ın ikindi vaazına katılmak üzere camiye gittik. Cuma vaktinden ikindiye kadar dua ve zikir ile zamanımızı geçirdik. Çelebi Faruk her zaman olduğu gibi yine konuşmuyordu. Burada Molla Celâleddîn, vaazlar vermekteydi ve vaazlara halkın yoğun bir
Konya’da bir Cuma günü, Tapduk Sultan’ın dervişlerinden Çelebi Faruk ile birlikte Mevlânâ Hüdâvendigâr’ın ikindi vaazına katılmak üzere camiye gittik. Cuma vaktinden ikindiye kadar dua ve zikir ile zamanımızı geçirdik. Çelebi Faruk her zaman olduğu gibi yine konuşmuyordu. Burada Molla Celâleddîn, vaazlar vermekteydi ve vaazlara halkın yoğun bir
Kitap fiyatlarının bu kadar yüksek olması şaka mııı?
Herkes kitaplığında okunmayı bekleyen kitapları paylaşıp duruyor günlerdir. Baktım, benim okunmamış tek bir kitabım var o da
Yaşamak
Onun dışında kitabım yok ve alayım bir iki tane dedim (nerde eskisi gibi koli koli kitap almalar) demez olaydım. Gece gece moralim bozuldu, uykularım kaçtı. Gidip yarım kalan kitabımı okuyayım bari.