Düşmanın bozguna uğratılarak darmadağın bir şekilde Simav yönünde çekildiğini gören Türk askeri, hep bir ağızdan, düşman kollarından çekinmeden, bağıra bağıra söylerler;
"Top patlıyor, inildiyor koca dağlar
Türk önünde kırılıyor demir ağlar
Bozgun yaban parçalandı, kan ağlıyor
Kutlu olsun bizim için yanan dağlar
Gürletiyor toplarını çetin ordum
Türk geliyor, kurtuluyor güzel yurdum"
Zamana karşı yarış başlar. Atlanırlar. İzmir yolu uzundur. Yorgundurlar, üç yılın uykusuzluğu üzerlerindedir. Birkaç gün daha uyumayacaklardır.
Çünkü yaşatmaları gereken bir millet vardır.
Sana gözlerimi versem,
birlikte ağlar mıyız?
Gözyaşların kızgın demir,
yüreğimi dağlar mıyız?
Sana ellerimi versem,
birbirine bağlar mıyız?
Aradığı yalnız sendedir,
muradını sağlar mıyız?
Sana içimi döksem,
beraber toplar mıyız?
Sadece tek bir gün koskoca bir asra nasıl bedel olabilir?
Bir asırda 36.500 gün bulunmaktadır. Peki, 1 gün = 36.500 gün (1 asır) demek de ne oluyor? Matematik kurallarını alt üst eden böylesi bir kurguyu
Cengiz Aytmatov yazıyorsa bu elbette mümkün. Matematik Bilimi’nin yapamadığını sihirli bir dokunuşla ‘’Edebiyat’’ yapar. Edebiyat, tam da bu noktada
Yine anlatıldığına göre bir defasında Hz. Zekeriyya'nın oğlu Hz.
Yayha (Allah'ın selamı üzerlerine olsun) arpa ekmeğiyle karnını faz-
laca doyurur. Yemeğin ağırlığıyla gece yapması gerek zikirleri yapa-
madan uyuyakalır. Bunun üzerine Allah Teala (Celle Celalehu) vahiy yoluyla onu
şöyle uyarır:
"Ey Yahya, Benim evimden daha hayırlı bir ev mi buldun? Benden
daha hayırlı bir komşu mu buldun? İzzetim ve Celalim üzerine yemin
olsun ki, Firdevs ve cehennemin nasıl bir şey olduğunu görseydin
gözyaşı yerine irin ağlar, elbise yerine demir giyerdin!"
Ahmed'i ve onun gibi daha nice çocuğu düşünüyordu Esty. Özgürlükleri ellerinden alınmış bu çocuklar, annelerinden uzakta geceleri ne yapıyordu o demir parmaklıklar ardında? Ağladıklarında kimse koşmayacaktı yanlarına... Bu masum yüreklerin ne hissettiğini çok güzel mısralarla kalplerimize bir yara olarak bırakmıştı Üstat Necip Fazıl Kısakürek,
Kafesli evlerde ağlar çocuklar
Odalarda akşam olurken henüz
O zaman gözümün önünde parlar
Buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz
Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi
Hani sen iyiydin
Halden anlardın
Hani sen git demiyecektin bana
Ve ben herşeye rağmen gelecektim
İçimde bir umut
Ellerimde olgun meyvalar
Dünya nimetleri
☆ Bir gün bir sahabe, bir cuma günü cuma namazın’a yetişmek için mescide doğru koşmaya başlar…
☆ Mescid’e varan sahabe abdest almak için çeşmeye yaklaşır ayakkabısını çıkarırken birde bakar ki hiç farkına varmadan bir karınca’yı ezdiğini farkeder.
☆ Ağlar ashab farkına varmadan bir karınca’yı ezdiği için ben bunun hesabını yarın mahşerde nasıl
Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi
Hani sen iyiydin
Halden anlardın
Hani sen git demiyecektin bana
Ve ben herşeye rağmen gelecektim
İçimde bir umut
Ellerimde olgun meyvalar
Dünya nimetleri