Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Annesiyle babasının kavgaları bazen haftalarca, ta ki biri diğerinden tuzluğu isteyene kadar, devam ederdi. "Tuzu uzatır mısın?" cümlesi, normal hayata dönüş biletleriydi. Tuz uzatıldığında, Vahap Bey'le Suzan Hanım arasında gizli bir anlaşma varmışçasına evdeki bütün gerilim sona ererdi. Ve haftalara yayılmış o büyük sessizlik, ''Televizyonda ne var?", "Yarına nohut ıslayayım mı?" gibi gündelik hayata dair sorularla tuz buz olurdu.
- sevinçli anların olur mu? - sık sık... mesela geçen kış... geçen kış, hani malum, kar diz boyu, soğuk. işler durdu. yer demir, gök bakır. sobamız zaten yok. kömürü kömürcüden kiloyla alırız, onu bile alamadığımız günler. vay anam vaaay! açlık bir yandan, soğuk bir yandan, çocukların sızlanmaları bir yandan. babaysan bilirsin gel de dayan! sokağa deli gibi fırladım. yağmur bardaklardan boşanıyor adeta. içim kararmış gökyüzü gibi, mosmor. hırsızlık edemem, para için adam boğazlıyamam, kimseye eğri bakamam... derken, sokağın başında tanış bir madam. beni arıyormuş. biliyor musun insanın iyisi iyidir. iyinin gavuru, müslümanı olmaz. bir ahbabının sıvası, badanası varmış, usta lazım olmuş, aklına ben gelmişim. içimdeki morluk bir yırtılış yırtıldı bey, sıkıntı mıkıntı bir uçuş uçtu, sorma. sanki yağmur bardaklardan boşanırmışçasına yağmıyor, soğuk yok. adresi aldım, koştum. onlar da eksik olmasınlar, beni yukarı, apartımanlarının salonuna aldılar. soba gürül gürül yanıyor. "üstünü başını kurut usta" dediler. sevinçten gözlerim yaşardı, hüngür hüngür ağlıyacağım. hele işe mahsuben çıkarıp 50 lira avans da verince, üstümün başımın yaşını, tırnaklarımın morartısını unuttum. aklımda çoluk çocuğum. geç kalmışım gibi semte bir gelirim ki sorma! - sonra? -sonra, daldım kasaba. iki buçuk kilo pirzola, on somun, meyva, filan...
Sayfa 117
Reklam
O zaman söylesene hiç tanımadığım, hiç bilmediğim ve belki de hiç var olmayan güzel kardeşim, söyle buraya kadar gelmişken memur bey de duysun: Ölsem ne, yaşasam ne, ne anlamı var ki ikisinin de? Anlamı bu işte, bu kadarcık işte, yok -gelişine bam bam bam, yaşa, geç ve öl, hepsi bu; çok da büyütülecek bir mesele değil hani. Annecim, ablacım, ne olur siz de çok büyütmeyin. Hem şurada on yıl, yirmi yıl daha yaşasam ne olacak? Daha çok fatura ödemekten, daha çok yemek yemekten, tuvalete gitmekten ya da daha çok ölüm görmekten başka ne var ki beni bekleyen? Keder. Evet, bir tek o var. Günbegün kıyılarda köşelerde birikecek bir keder... Belki birkaç da mutlu anım olacak, elbet olur, herkesin olur. Ama ferahlatıcı olduğu kadar, uçucu da bir şey aynı zamanda mutluluk; yaz akşamı tül perdeyi havalandıran rüzgardan ya da ateş başında dalgalanan iki silik gölgeden ötesi değil. Ötesi, bir parmak tortu çünkü diplere çöken -çöken ve tekrar kedere dönüşen. Kapkara bir devridaim, fasit bir daire... Yani böyle... Yani sonu yok. O nedenle bana müsaade. Emin olun çok sıkıldım. Bu çan eğrisinin en dibini görmek istemiyorum artık, bence yeter. Annecim, ablacım, canlarım, canlarım, canlarım benim, ne olursunuz üzülmeyin. Ben hatırlanmaya değecek birisi değilim, öyleymişim gibi davranıp kendinizi yok yere harap etmeyin.
Sayfa 115 - YKYKitabı okudu
Eslem~~♡
Soğuk ve mesafeli de olsa, ne güzel bir kahveydi bu gözler. Kirpiklerin arasında saklanan çikolata bahçesi gibiydi. Onu hiç bu mesafeden görmemişti Eslem boğazını temizledi ve kızaran yanaklarına inat, "Duyuyorum, Çikolata Bey,"' dedi.
Sayfa 19 - DokuzyayinlariKitabı okudu
Sarı Fırtına, "Çocukluğumu, gençliğimi, hayatımı Tan'a anlattım" derken Melda kanalı değiştirdi. Tık. "Bazen Büdü bir sayı tut derler bana, ben hep o sayıyı tutarım. En sevdiğim sayı altı!" Murat Bey'in en sevdiği sayı kaçtı acaba? Yirmi iki mi? Tık. Düşünceler de böyle kolay değişseydi keşke. Tık. Hatta unutulsaydı. Tık.
Kemal Tahir (1910-1973) İsmail Kemalettin Demir -soyadı olarak Tipi ve Benerci'yi de kullanır-, bugün hepimizin bildiği haliyle Kemal Tahir, 1910 yılında İstanbul'da doğ­ du. Babası Il. Abdülhamit'in yaverlerinden Tahir Bey, annesi Nuriye Hanım; evliliklerinin aracısı da yine Il. Abdülhamit'in kızlarından Naile Sultan'dı.
Reklam
Kitaplar birer birer karıştırılıyor, yaprakları kesiliyor, resimlere bakılıyor, dil ve coğrafya hakkında genel düşünceler öne sürülüyordu. Mehmet Tolun, alçak gönüllü bir tavır takınarak: - Evet, dedi. Çin tarihçilerine göre, aslı Türk olan "Hiungnu'lar ki bunlara Avrupalılar "Hun" derler ve Macaristan'ın diğer adı da
Arkadaşımı Taksim'deki beş yıldızlı oteline uğurlarken zihnimde deliller toplanmıştı. Biraz yukarıda nedense bir dükkânı yıkamışlar, deterjanlı pis sular mazgala kadar yoldan aşağı akıyordu. Kimsenin farketmediği bir uygarlık dersi olabilir miydi bu ya da Garson Bey'in altın dişi, caminin duvarına yaslanmış oturan tinerci çocuklar. Tüm bunlarla ve daha kim bilir ne belli belirsiz izlerle vardığım yer, paslanma olasılığı yüksek, soğuk, demir bir yüzeydi. Bu düşük yoğunluklu çıkarsama yüzünden yeterince sarılıp sırtını pat patladım mı arkadaşımın, bilmiyorum. Ama gözlerimizin nemlenmesinden, ikimiz de bunun son görüşmemiz olduğunu duyumsamıştık, bence.
Sayfa 110 - Son GörüşmeKitabı okudu
Mizah duygusunun zayıf olması, bulmacaları tükenmez kalemle çözmesi ve en olmadık zamanlarda akla gelmesini saymazsak, iyi bir adamdı Murat Bey.
Şehrin anacaddesinde iki katlı İskender Bey Oteli vardı. Otelin giriş katında kıraathane ve lokanta, üst katında da kırk adet demir karyola konmuş odalar bulunuyordu. Arka bahçesindeyse faytona koşulan atlar...
Reklam
Merkez Bankası'nın Kuruluşunda İleri Sürülen Modeller
Merkez Bankası'nın kuruluş hazırlıklarının başlaması neredeyse Cumhuriyet ile yaşıt olduğu için, çeşitli modellerin ileri sürüldüğü ve tartışıldığı anlaşılmaktadır. (i) Osmanlı Bankası'nın Millileştirilmesi: İlk model, Osmanlı Bankası'nın millileştirilmesi ile Merkez Bankası'nın kurulması yöntemidir. Bu nedenle Osmanlı
Sayfa 141 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
Yalnız Türkiye'de millileştirmeler, sermaye karşıtı sol-ideolojik bir muhtevadan yani sınıf çelişkisinden ziyade; iktisadi milliyetçilikten kaynaklanmıştır. Kaldı ki, bir kısmı Lozan Antlaşması'ndan kaynaklanan dolayısıyla bir zaruret olan millileştirmeleri de doğru bulmayanlar ve yabancı sermaye yatırımlarını savunanlar da o tarihte de
Sayfa 110 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
"Aziz Corinne, korkarım ki şöyle diyeceksiniz: 'İşte bir asır var ki sizden bir haber yok...' Eğer Nuri Bey kendisine yolladığım bir mektupla sizin için yazdıklarımı size vermediyse beni değil, tabii onu cezalandırmakta haklı olacaksınız. İşte haberler: Daima büyük başarılarla savaşıyoruz. Ümit ederim ki gümüş imtiyaz, altın harp liyakat madalyalarıyla Almanya'nın demir haç nişanıyla dekore edildiğimi ve albaylığa terfi ettiğimi duydunuz. Bütün aileye saygılar. Ben İstanbul'a yaralı gelirsem hanginiz beni tedavi etmek lütfunda bulunacak?"
Sayfa 185 - Masa Kitap - Mustafa KemalKitabı okudu
''Sen bu dünyaya ait bile değilsin,yabani!''diye bağırdı acıyla.''Bıraksana!'' ''Muhtemelen geldiğin yer bir teneke mahallesi,''dedim aşağılayacı bir şekilde.''Kocanın parasıyla bir boka benziyorsun.Estetik bile toparlayamamış yüzünü senin,kişi kendisini başkalarında görmeye
Sayfa 530
660 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.