HZ.MUHAMMED (S.A.V)
İncil’in bir yerinde Îsâ Aleyhisselâm demiş: “Ben gideceğim. Tâ dünyanın reisi gelsin.” Acaba Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm’dan sonra dünyanın reisi olacak ve hak ve bâtılı fark ve temyîz edip Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm’ın yerinde insanları irşâd edecek, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’dan BAŞKA KİM GELMİŞTİR ? ...
Sayfa 297 - Hayrât NeşriyatKitabı okudu
Allah için
Bir vakit, İmam-ı Ali Radıyallahu Anh, bir kâfiri yere atmış. Kılıncını çekip keseceği zaman, o kâfir ona tükürmüş. O kâfiri bırakmış, kesmemiş. O kâfir, ona demiş ki: "Neden beni kesmedin?" Dedi: "Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün, hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlasım zedelendi. Onun için seni kesmedim." O kâfir ona dedi: "Beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Madem dininiz bu derece sâfi ve hâlistir, o din haktır." dedi.
Sayfa 268
Reklam
Bu asırda akıl hükmediyor
Bediüzzaman Said Nursî ise; "Bütün ahkâm-ı şer'iye ve hakâik-i îmâniye aklîdir. Aklî olduğunu isbata hazırım." demiş ve Risale-i Nur'da isbat etmiştir.
Sayfa 39
PEYGAMBERİMİZ (ASM) ÜMMİ İDİ..
Evet garb uleması ve feylesofları itiraf ve ikrar etmişler ki: "İslâmiyetin kanunları, yüksek bir tarzda âlemin ıslahına kâfidir." Hem Külliyetü'l-Hukuk Kongresinin cem'iyetinde, bütün hukukiyyunun toplandığı o kongrede 1927 senesinde onun reisi feylesof üstad Shebol demiş ki: "Muhammed'in (A.S.M.) beşeriyete intisabıyla bütün beşeriyet muhakkak iftihar eder. Çünki o zât ümmi olmasıyla beraber, onüç asır evvel öyle bir şeriat getirmiş ki; biz Avrupalılar iki bin sene sonra onun kıymetine ve hakikatine yetişsek, en mes'ud, en saadetli oluruz."
Sayfa 215
Bir adam “Bana ilham olundu şöyle şöyle oluyor” dese bunu tasdik etmek zorunda değiliz. Bediüzzaman demiş ki “Bana Risale-i Nur ilham ile yazdırıldı". Bunu tasdik etmek zorunda değiliz. Muhyiddin İbn Arabi demiş ki: "Bu kitaplar bana yazdırıldı", bunu da tasdik etmek zorunda değiliz. Bizi bağlayan nedir? Edille-i Şer'iyye! Âlimlerimiz gereken ölçüyü koymuş. Rüyada şöyle olmuş, ilham gelmiş böyle olmuş, keşifte şöyle gelmiş….. Biz bunların hak olduğunu inkâr etmiyoruz. Bunlar haktır, bunları kabul ediyoruz ama bunlar bizi “bağlamaz”; bunları tasdik etmek zorunda değiliz. Falanca veli zat falanca konuda bir şey söylediğinde bu sözü Kitab'a, Sünnet'e, İcma'ya uyuyorsa alırız, uymuyorsa “Kendisini bağlar, bizi bağlamaz” deriz. Ölçüyü bu şekilde koyarsak hiçbir problem kalmıyor. Yoksa bugün yaşadığımız türden problemleri yaşamak zorunda kalırız. Tarih içinde yaşanmış binbir türlü hadiseler var, onları yaşamak zorunda kalırız. Ölçü; Kur'ân, Sünnet ve İcma'dır. Bizi bağlayan bunlardır. Buna uyanları alırız, uymayan şeyleri sahiplerine iade ederiz.
ACUBE-İ HİLKAT
Meşhur Şam kâhini Satih'tir ki; kemiksiz, âdeta âzâsız bir vücud, yüzü göğsü içinde bir acube-i hilkat ve çok da yaşamış bir kâhindir. Gaibden verdiği doğru haberler, o zaman insanlarda şöhret bulmuş. Hattâ Kisra (yani Fars padişahı) gördüğü acib rü'yayı ve veladet-i Ahmediye (A.S.M.) zamanında sarayın ondört şerefesinin düşmesinin sırrını Satih'ten sormak için, Muyzan denilen âlim bir elçisini göndermiş. Satih demiş: "Ondört zât sizlerde hâkimiyet edecek, sonra saltanatınız mahvolacak. Hem birisi gelecek, bir din izhar edecek. İşte o sizin din ve devletinizi kaldıracak!" mealinde Kisra'ya haber göndermiş. İşte o Satih, sarih bir surette, âhirzaman peygamberinin gelmesini haber vermiş.
Sayfa 174
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.