"ölenlere ağlamam, kalanlara ağlarım" demişti şair
Ölmek değil, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemek felakettir. ölümü tadacaksınız diye bize bildirilmiştir. ölüm sadece bir ortamın değişmesi, geçici olan hayattan kalıcı olan hayata geçiştir. Elbette dünyada kalanlar için hüzündür, göz yaşına, mateme sebeptir. ama ebedi hayatı düşündüğümüz zaman belki de ağlaması gereken giden değil de kalandır.
Ne demişti şair ?... “Eski Evler Gibiyim ... İçimde Bir Sürü Anı ..."
Reklam
"Türkçem, benim ses bayrağım" demişti Fazıl Hüsnü Dağlarca. Dilin seslerden oluştuğu belli. Peki bayrak ne oluyor? Bayrak bir simge olarak kodlanmıştır ve hiçbir bayrağın diğerinden üstünlüğü (şerefi, onuru, haysiyeti, gururu) olamaz. Şair, kullandığı dile duyduğu sevgiyi anlatmak isterken, başka boyutlar kazandırıldı bu söze. Öz Türkçecilerin gizli şovenizmine payanda yapıldı. Bu fazla Türkçülüğün entelektüel birini, demokrat bir aydını rahatsız edeceğini düşünüyorum. Şairin, belki başlangıçta ulusal onur ile özdeşleştirdiği bu söz, bir egemenlik kurma noktasında naifliğini yitiriyor. Bu egemenliği ise, söylediğim gibi gizli şovenler yapıyor.
Sayfa 54
‘’ İnsan yaşadığı yere benzer’’ demişti bir şair. Hukukumuz da yaşadığımız yerler gibiydi, eskimiş, işlevini yitirmiş, çürümeye terk edilmiş, yıkılmak üzere …
“Bir kalbin kırılmasını engellersem,” demişti şair, “ boşa gitmemiş olur hayatım.”
"Bir kalbin kırılmasını engellersem," demişti şair, "boşa gitmemiş olur hayatım."
Sayfa 279Kitabı okudu
Reklam
😪😪Bunu da okuyun cesaretle!! Üstümdeki herif ter ve soğan kokuyor. Kulağıma çarpan hırlaması, bana çocukluğumun geçtiği sokaktaki köpekleri hatırlatıyor. Ve çok ağır. Altında nefes alamıyorum. Ama bu onun umrunda değil. Kan ter içinde gidip geliyor üstümde. Gözlerine bakıyorum. Gözleri kapalı. Şu anda hangi kadını hayal ediyor acaba? Öyle de
Lanetli şair Arthur Rimbaud, ateşi çalan şair, 'Ben bir başkasıdır' demişti. Bu ne demektir? Şu: Ben, Dünyayı sadece kendi bulunduğum yerden, kendi duyarlığımın izin verdiği ölçüde görmemeye çabalıyorum. Kendi varlığımın sınırlarından taşmaya çalışıyorum. Böylece de Dünyayı algılamakta kaskatı kesilmiyorum. Velhasılı, sanat bize bir başkası olmayı öğretir. Belki kendi sınırlı öm rümüzde, kendi sınırlı algılayışımızla, kendi yaşantılarımızla asla fark edemeyeceğimiz 'ruh hâlleri'ni yaşamamızı sağlar. Örneğin, roman okurken, romandaki kahramanların yaşadıkları aracılığıyla, bizim belki de daha önce hiç karşılaşmadığımız bir durumu ve bu durumun o karakter üzerinde yarattığı etkiyi, tam olarak yaşayamasak da, bu mümkün değildir, en azından tanırız. Bu roman bize bilmediğimiz bir ruh hâlini, bir gerçekliği tanıtır. Ve gerçek hayatta, sözlerimi romanın 'kurgusal bir hayat' olduğunu kabul ederek söylüyorum, ki bu da tartışılır, bizi böylesine bir gerçekliğe hazırlar; benzer bir durum içinde olan insanları anlamamızı kolaylaştırır. Artık yeni bir durum bizim için aslında yeni bir durum olmayacaktır; çünkü onu daha önce bir başkasının yaşadıkları aracılığıyla tanıyoruzdur. Gerçi hayatta da, bire bir yaşantılarımız da böyle bir düzenek içinde, bize yeni bir yaşantıyı, belki de hiçbir zaman karşılaşamayacağımız bir insanlık durumunu gösterir. Bu, duyarlığımızı genişletir; diğer insanlara karşı hoşgörüyü artırır. Bu roman bize, bir gerçekliği daha göstererek, gerçeklik sınırımızı genişletmiştir."
Sayfa 40 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir demişti sair
İnsanlar birbirini anlamadan da sevebilir..
Sayfa 399 - İletişim Yayınları / 53. baskıKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.