Katılmıyorum, aşkın sıcaklığı sadâkat yakıtıyladır.. :)
Aşkı sıcak tutmak için, Lykurgos, Ispartalı kocalara kaçamak aşk yapmalarını buyurdu.
Kolay doyum bulanın bize pek zevk vermediğini, az ve güç olan kadar başka hiçbir şeyin bizi bilemediğini doğada da görebiliriz.
Reklam
Şan ve ün kazanmak için yaptıklarımızı bilincimizi geliştirmek için yaparsak, o zaman üne daha kısa yoldan varmış oluruz. Bana kalırsa, İskender'in sahnedeyken gerçekleştirdiği erdem, Sokrates'in sâde ve gölgede oynadığı role göre daha zayıftı.
İnsan, tıpkı bir paket gibi sarılıp sarmalandığı zaman, onu niçin yargılamalı? O bize, kendine (kendi özüne) ait olmayan bölümlerini gösteriyor, gerçekten kendi değerini gösteren kısımlarıysa bizden gizliyor. Bizim aradığımız kılıcın değeri, yoksa kının değil.
Ben, insanda, değişmezlikten daha zor şey olmadığına inandığım gibi; değişkenlikten daha kolay bir şey olmadığına da inanıyorum. Kişiyi ayrıntılarıyla, parça parça yargıladığımız zaman, gerçeklerle karşılaşırız.
Vicdanımıza karşı yaptığımız tanıklık, hoşa gider. Böylesine büyük armağan bizden de, doğal bir sevinçten de eksik olmayan tek ödemedir.
Reklam
Sokrates'in karısı, havayı ağırlaştıracak şekilde bağırıyordu: "Şu kötü yargıçlar, onu haksız yere ölüme mahkûm etti!" Sokrates yanıt veriyor: "Peki, haklı yere mahkûm olmamı mı isterdin?"
XLV YAPILAR ÜSTÜNE
Bir yeri kötü yapan, yalnız kötü hava değil, yollarının bozuk, alışveriş çevresinin, Momus’a1 da sorarsanız, komşularının kötü oluşudur. 1 Momus, kusur bulma tanrısıydı. Aisopos’un bir masalında anlatıldığına göre bir gün Prometheus bir insan yaratmış, Zeus bir boğa, Minerva bir ev, sonra Momus’a sormuşlar nasıl oldu diye. O da boğayı, boynuzları gözlerinin altında değil diye, insanı göğsünde bir kapısı yok diye, evi de kötü komşulardan kaçırmak için tekerlekleri yok diye beğenmemiş.
XXXVII MASKELİ OYUNLARLA1 TÖREN ALAYLARI ÜSTÜNE
Maskeli oyuncuların giysileri, maskelerini çıkardıkları zaman da kendilerine yakışacak türden, güzel, uygun şeyler olmalı; Türk, asker, denizci gibi beylik sahne kılıkları olmamalı; bunlarda genellikle soytarılar, satirler, şebekler, vahşiler, hokkabazlar, hayvanlar, cinler, cadılar, Habeşler, cüceler, Türkler, su perileri, köylüler, sevgi tanrıları, canlı heykeller ile benzerleri yer alagelmiştir. 1 “Masques” ya da “Masks” on altıncı, on yedinci yüzyıllarda İngiliz saray çevrelerinde, soylu kişilerin konaklarında çok moda olmuş, müzikli, danslı, zengin giyimli, maskeli gösteri oyunlarıydı. Genellikle saraydan ya da soylular çevresinden kişilerin rol aldıkları bu oyunlarda, karakterle olay örgüsünden daha çok müzik öğesi ağır basardı. Başlangıçta İtalya’dan geldiği sanılan bu eğlence türü İngiltere’de gelişerek bambaşka bir nitelik kazanmış. Beaumont, Middleton, Chapman gibi yazarlar bu türde oyunlar yazmışlar, Ben Jonson da masklara ön-oyunları, Aristophanes’çi bir güldürü öğesini ekleyerek türü doruğuna çıkarmıştı.
XVI TANRITANIMAZLIK ÜSTÜNE
Kutsal Efsaneler’deki,1 Talmud’daki, Kuran’daki bütün masallara bile inanırım da bu evrenin ruhsuz bir yapısı olduğuna inanamam. 1 Kutsal Efsaneler, Legenda Aurea, on üçüncü yüzyılda Nova Başpiskoposu Jacobus Voraigne’in, gelmiş geçmiş ermişlerin mucizelerini, yaşamöykülerini kapsayan derlemesi. 1260’ta yayımlanmıştı.
Reklam
XII İYİLİKLE HUY GÜZELLİĞİ ÜSTÜNE
Busbechius’un1 anlattığına göre, İstanbul’da bir gün, bir Hıristiyan çocuğu yaramazlık olsun diye uzun gagalı bir kuşun boğazına bir şey tıkamış da, taşlanarak öldürüleyazmış. 1 Augier Ghislain de Busbecq (1522-1592), Avusturya İmparatoru Ferdinand’ın Sultan II. Selim’e elçi olarak gönderdiği ünlü bir diplomat. İzlenimlerini mektup biçiminde Legationis Turcicae Epistolae adlı kitabında toplamıştı. Gerçekte o kuşu Venedikli bir kuyumcunun tartakladığını yazar. (Epist.3)
Sözün yarısı söyleyene, yarısı duyana aittir. İşitecek kimse, sesi nasıl alacaksa kendini ona göre hazırlamalıdır.
Konuşmaya öykünmek kolaydır. Herkes yapar. Ama yargılama gücü, araştırma öyle hızlı gitmez. Okuyucuların çoğu, kendi bedenlerine giysi bulmuş gibi, benzer şekilde düşünüyor.
Şiir yazmak, değerlendirmekten çok daha kolaydır. Aşağı düzeydeki şiiri, sanatın kurallarına göre yargılayabilirsiniz. Ama iyi, özlü, tanrısal şiir; kuralların, aklın üstündedir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.