Bir yıldızın oluşumu, büyük bir miktar gaz (çoğunlukla hidrojen gazı) kütlesel çekim kuvveti etkisinde kendi üstüne çökmesiyle başlar. Gaz kütlesi büzüştükçe, atomları gittikçe daha sık ve daha büyük hızlarla birbirlerine çarpar ve böylece gaz ısınır. Sonunda gaz öyle sıcak olur ki, hidrojen atomları çarpışınca sıçrayacakları yerde birleşerek helyum atomları oluştururlar. Denetim altında patlatılan bir hidrojen bombasına benzeyen bu reaksiyonda salınan ısı, yıldıza parlaklığını verir. Bu fazladan ısı aynı zamanda gazın basıncını artırarak, çekim kuvvetini dengeler ve gazın büzüşmesi durur
“Tanrı'ya ulaşmak için bekaretini sürdürmeye çalışanlar iffetsizdir çünkü bir sonuca ulaşmaya, bir şeyler kazanmaya ve sonunda seksin yerine başka bir şey koymaya çalışmaktadırlar; bu da korkudur. Kalplerinde aşk yoktur ve asla saflık da olamaz; ancak temiz bir kalp gerçeğe ulaşabilir. Denetim ve baskı altındaki bir kalp aşkın ne olduğunu bilemez. Eğer alışkanlıkların, duyguların, dinsel, fiziksel ya da psikolojik etkilerin altında ise aşkın ne olduğunu bilemez. Idealist kişi bir taklitçidir ve bu yüzden aşkın ne olduğunu bilemez. O, cömert, kendini hiç düşünmeden verebilen bir kişi olamaz. Ancak akıl ve kalp sıradan duygusal alışkanlıkların korkusundan azade ise, ortada cömertlik ve anlayış varsa, aşk da olur. Böyle bir aşk iffetlidir.“
Reklam
İzmir günlükleri
Bugün yolumuz Urla Karantina adasına düştü. Yeni restore edilmiş daha açılışı gerçekleştirilmemiş. Bir arkadaş vesilesiyle gezmek nasip oldu. İzmir'de ilk olarak karantina iskele yapılmış. Sonraları şehir merkezinde kalınca güvenlik gerekçesi ile Enver Paşanın emriyle 1850 lerde Urlaya bu yapılar inşa edilmiş yakın bir zamana kadar da sağlık
Parti sloganında ne diyordu: "Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar.
Çocukluklarında engellenmiş kişiler, ana-baba olduklarında çocuklarının, vaktiyle kendilerine tanınmamış hak ve özgürlüklere sahip olmalarına karşı bilinçdışı bir kıskançlık duygusu geliştirebilirler. Çocuklarının özerklik istekleri, kendilerinin yaşam boyu bilinçdı­şında tutmaya çalıştıkları doyurulmamış isteklerini de kışkırtabilir. Bu isteklerin bilinç düzeyine ulaşma olasılığı ise kişide suçluluk duygusu yaratacağından, çoğu kez kendi ana-babalarından gördükleri yöntemlerle çocuklarını engelleyerek ya da suçlayarak, kendi uğradıkları paniği denetim altında tutmaya çalışırlar. Aslında tutuculuğun psikolojik yorumu da budur. Tutucu kişi, yapmak istediği ama yaparsa suçlanacağı davranışları başkalarında gördüğünde onları eleştirerek ya da engelleyerek kendi isteklerini ketlemeye çalışır.
Kaygı
İnsanlar vardır, duvardaki tablo biraz çarpık dursa düzeltmeden edemez, otomobillerin plaka numaralarını izler ya da aynı anda birden fazla mektubu postaya verirse mektupları yanlış zarflara koyduğu kuşkusuna kapılırlar. Baskıcı ve cezalandırıcı bir ortamda yetişmiş olan bu tür kişiler gerçek benliklerine o denli yabancılaşmışlardır ki, derinlerde saklı olan kızgınlıklarını ancak bu yoldan denetim altında tutabilirler. Çarpık duran tablo o insanın gerçek benliğini ve bu benliğin suçluluk duygusu uyandıran eğilimlerini yansıtır. Tabloyu düzeltmek ise vicdanına, toplum normlarına ve vaktiyle ana-babası tarafından zihnine işlenmiş olan değer yargılarına boyun eğmeyi simgeler. Çarpık duran tablo dışarıya fışkırmak isteyen gerçek benliğini kışkırtıcı bir uyaran olduğundan, kişi farkına vardığı çarpıklığı düzeltmeden rahat edemez. Böyle durumlarda, kişiliğin kuralcı ve yargılayıcı bölümü, içinden geldiğince davranmak isteyen diğer bölümünü sürekli tehdit altında tutar.
Reklam
Villerme gibi sağlık bilimciler olayları basitleştirmek için, işçileri maddi yoksunluklarından ve bedensel bozukluklarından genel anlamda sorumlu tutarlar. Hiçbir zaman öngörülü olamayan, bazen uçarılığa kaçan, inatla tembellik eden, çıkar peşinde koşan, sık sık içmek isteyen, temizliğin gerekliliklerine bütünüyle duyarsız olan, bile bile eski ve tehlikeli alışkanlıklara bağlı kalan işçiler içinde bulundukları acıklı durumu kendileri yaratırlar. Bu söylem ilk olarak kinizmden ziyade bilinçsizlikten ötürü, yoksullara soğukkanlılıklarını koruma, konutlarını temizleme ve iyi beslenme çağrılan yapıldığı kolera salgınlarında doruk noktasına ulaşır. Dış çevrenin etkisi altındaki alınyazısı görüşü yinelenen felaketlerin etkilerini saptamaya alışkın olan halk tarafından benimsense de sağlık bilimci mesaj pek kabul görmez. Çalışma koşullarını ve toplumsal eşitsizlikleri göz ardı eden ve yoksul bireylerin denetim altında tutulmasına bahane oluşturan ilk sağlıkbilgisi toplumsal açıdan benimsenemeyecek denli damgalıdır.
Geçmişi denetim altında tutan, geleceği denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar.
Sayfa 45
Gölgesiyle kopukluk yaşayan insanlarda sık görülen bir davranış vardır: Kendilerini doğrudan ilgilendirmediği halde, diğer insanların bazı davranışlarını ya da yaşam biçimlerini yargılama eğilimi. Çünkü bu insanlar, varlığını yadsımış oldukları gölgelerini kışkırtabilecek davranışları başkalarında gördüklerinde, kendi gölgelerini denetim altında tutabilmek için o insanları insafsızca yargılama ve aşağılama gereğini duyarlar.
Öfke ve Düşmanlık
Düşmanca eğilimleri denetim altında tutabilmek için kullanılan bir diğer yol da, dış dünya ile ilişkiyi en aza indirmektir. Bununla anlatılmak istenen, bir insanın bir odaya kapanması değil, duygusal tepki alanını daraltarak kendini zedelenmekten korumaya çalışmasıdır. Bu mekanizmanın gerisinde, düşman bir dünya içinde kendini yalnız ve çaresiz hissetme olgusu bulunur. Böyle bir insan, ilişkilerinde duygusallığa yer vermeyerek düş kırıklığına ya da incitilmeye karşı kendisini korumaya çalışmaktadır. Ancak, korkularının ve dış dünyayı ürkütücü bir alan olarak algılamasının kendi düşmanca eğilimlerinden kaynaklandığının bilincinde değildir.
Reklam
Flörtün yarattığı belirsizlik, aynı zamanda denetim altında tutmaya çalıştığı belirsizliktir; böy­lece başka insanları nasıl tanırım ya da onların beni tanıma­sını nasıl sağlarım diye düşündürür insanı, başka insanlara yönelik ilgimizi, heyecanımızı canlı tutar.
Sayfa 16 - Ayrıntı Yayınları
İşin aslına bakarsan, bizler Tanrı'nın seçtiği biçimde kurtarılmak istemeyiz; attığımız her adımı denetim altında tutmak, her kararımızı bilinçli olarak vermek, neye bağlılık duyacağımızı seçebilmek isteriz. Sevgide böyle olmaz; sevgi gelir, yerleşir ve her şeyi yönetmeye başlar. Ancak çok güçlü kişilikler kapılıp gitmeye açıktır; Athena da güçlü bir kişilikti.
'Birey'in gelişmesini asla istemeyen bu siyaset, sürekli gözetim ve denetim altında tuttuğu 'sürü'den ayrılmak isteyenlere inanılmaz kertede merhametsiz davranmıştır.
Sayfa 11 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Muş Milletvekili İlyas Sami Efendi ve arkadaşları 'Sevri Lozan'a çeviren orduya Meclis'in şükranının bildirilmesini önerdiler. Öneri oybirliği ile kabul edildi. Ordu olmasa Anadolu ve Trakya, sekize bölünecek, Türkiye ebedi denetim altında zavallı bir devletçik olacaktı. Meclis, orduyu kuran ve zaferi sağlayan kahraman Birinci Meclis'i de yücelten bir karar aldı.
Sayfa 326Kitabı okudu
Türkiyede håkim erkek kültürü, erkeksi olmayan varlıkların arasındaki çağrışımı onları aşağılamak için kullanarak bu kelimenin çift anlamlılığını suistimal ediyor. "Mala vurmak" veyahut "ete gitmek" kulağa büyükbaş hayvanlar ile ilgiliymiş gibi gelse de aslında seks işçileriyle birlikte olmak demek. "Kadınbudu köfte"
Resim