( Nuh’un büyükbabası Enok )
_Meleklerin Düşüşü ve Masonluk_
_İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu. Melekler, göklerin çocukları onları görüp şehvet hissettiler. Birbirlerine dediler ki: “Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan çocuklarımız olsun.” Liderleri Semyaza onlara dedi ki: “büyük bir günahın cezasını
"Ey! Selim!
Bu gece bizimle olamaman ne acı.
Ey! Selim!
Çok korkuyorum, Selim.
Deniz o kadar büyük ki!
Gittiğin yerde bizi ne bekliyor Selim?
Hepimizin gideceği o yer neye benziyor?
Dağlar mı var, vadiler mi, Polisler mi var orada askerler mi?
Hiç geriye bakmadık ki biz.
Şimdi tek görebildiğim, deniz, uçsuz bucaksız deniz.
Rüyamda annemi gördüm gece, kapının eşiğinde durmuş, ağlıyordu. Noel'di, çanlar çalıyordu. Dağlara kar düşmüştü.
Keşke burada olsaydın bize eskisi gibi o limanlardan, Marsilya'dan, Napoli'den, Şu koca dünyadan bahsetseydin.
Ey! Selim, anlat, anlat bize.
Şu koca dünyadan bahset.
Ey! Selim, konuş, konuş bizimle."
🎥Eternity and a Day
Turgut özben
@Sorgumemuru
·
01 Aralık 2021 19:36
Sonra aşağıya baktı: caddede insanlar, karıncalar gibi, telaşla birbirlerine çarparak oraya buraya gidiyorlardı. Yüzlerce insan, binlerce insan... Çoğu ne kadar önemsiz, ne kadar silik. İçlerinden biri Selim olamaz mıydı? Milyonların içinde sadece bir Selim. Bu tabiat kanunları ne kadar insafsız, diye düşündü. Kime zararı dokunur bunun? Hepsinin eli, ayağı, başı var... Selim gibi. Ne olur bu kadar el, ayak, baş bir araya gelse de sadece bir tanecik Selim çıkarsalar aralarında; ne olur bir tane Selim olsa.
OF NOT BEING A JEW
İniyorum kulelerinden katil
iniyorum maktul minarelerden
taraçadan, bahçeden
ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden
ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte
değdikçe ayaklarım merdiven alçalıyor
Biz Sabahattin Ali’yi daha çok öykü ve romanlarıyla tanırız. Ama o edebiyata şiirleriyle giriş yapmıştır. Yazdığı bir şiirle de kendini parmaklıklar ardında bulur. Atatürk’ün adının geçmemesiyle birlikte “Memleketten Haber” şiiriyle Cumhurbaşkanı’na ima yoluyla hakaretten bir yıla hüküm giyer. Cumhuriyet’in onuncu yılı dolayısıyla çıkarılan afla
Mahmut, Bodrumda yaşayan denizcilikle uğraşan ailenin çocuğudur. Denize karşı çok büyük bir tutkusu vardır. Fakat Mahmut’un amcası denizde boğulduğundan, babası onun denizden uzaklaşmasını ister hep. Bundan dolayı da babası, Mahmut’u eski bir denizci olan Halil Usta’nın yanına çırak olarak gönderir. Halil Usta sakatlandığından dolayı denizden uzak kalmıştır. Ama Halil Ustanında denize olan hasreti hâlâ devam etmektedir.
Halil Usta, Mahmut’un denize olan tutkusunu daha çok artırır. Mahmut, babasının sefere cıktığı bir zamanda, bir gemiye tayfa olarak yazılır. Nihayet sevdiği denize kavuşmuş olur. Uzun bir süre deniz de dolaşır. Mahmut denizdeysen Mahmut’un babası boğulur ve sonrasında annesi de ölür. Mahmut, Bodrum’a dönerek çocukluk aşkı olan Fatma ile evlenmek ister. Lakin Fatma’nın bir kaza neticesinde yüzü parcalanmıştır. Mahmut, her ne kadar Fatma ile evlenmek icin ısrarcı olsada Fatma’yı bir türlü ikna edemez. Fatma gecenin bir vakti gizli bir şekilde köyden uzaklaşır.
Mahmut, bir zaman sonra babasının arkadaşlarından birisi olan toprak ağası Zeynel Kaptan’ın zengin olan kızı Ayşe ile evlenir. Sonrasında deniz görmeyen bir köye yerleşirler. Bu köyde toprakla uğraşan Mahmut, günün birinde Bodrum’a tekrar iner. Denizi ve sefere hazırlanan bir gemiyi görünce deniz tutkusu eskisi gibi tekrar alevlenir. Her şeyi geride bırakır, “Aganta!” diye bağırarak bir daha dönmemek üzere tekrardan denize açılır.