Yaşar Kemal’i okumak biraz daha insan olmaktır. Her kitabında kendimi aynılaşmış insanlık penceresinde buluyorum. O içimizdeki yılanın kanayan yarasını yani İnce Memed’i bize hatırlatıyor. Sarıca karıncalar o yarayı hiç kapatmayacak. Çünkü zalimler olduğu sürece ince memedler var olmaya devam edecek. Deniz Küstü kitabının 27. sayfasında yine o kanayan yarayı deşer:
“İnsanlar bu kadar korkmasalar, bu kadar zalim olurlar mı, bu kadar birbirlerine düşmanlık eder, birbirlerinin böylesine kuyularını kazarlar mı, insan öldürürler mi, birbirlerine böylesine kıyar, köle eder sömürürler mi, birbirlerinin sırtına binerler mi, aşağılarlar mı, delirirler mi, sevmeyi, sevişmeyi böylesine unuturlar mı, uzattıkları el böylesine buz gibi olur mu, düşünebilme yetilerini böylesine yitirirler mi, öykünürler mi, durmadan ölümü düşünürler mi, ölümü düşünmemin boşluğunun farkına varmazlar mı, bastıkları yeri görmeyecek kadar üstümüzdeki gökten, altımızdaki topraktan, yıldızlardan, sulardan, çiçeklerden, dağ başlarından, ışıktan böylesine bihaber kalırlar mı, sevgisiz , sevisiz, dostluksuz yürekleri sıcacık, bir sevgili, bir dost yüzü için, bir kuş gibi çırpınarak çarpmadan olur mu?”