Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yürek sızısı
Önce deniz üşüdü sonra eller düştü Toprak yıkandı çiçek öptü gökyüzünü Nerede kaldı eski günah(kâr)lar Karlı ovada telgraflar pembe çiçeğe küstü #aet
Ne diyordu Yaşar Kemal 'Deniz Küstü' romanında "Kör Agop, bu dünyaya şu pezevenklere salt balık pişirmeye, içki sunmaya gelmemiştir. O sohbete, sıcaklığa, dostluğa gelmiştir. Eğerkim dostluk yoksa, çekiver şu dünyanın kuyruğunu gitsin..."
Reklam
Anne karnı bir deniz. Yüzerken kanın akıyor adım adım Anneni doğuruyorsun ölürken Mecbur muydu bir adam, Bir kadın Sevişmeye bir gece? Annemi doğurdum sancıyla. Ya da annem kustu beni bilmiyorum...
• Sen ve ben iki ayrı deniz gibiyiz. Dalgalanıyorum hayatın "sen" şerefine... • Çünkü şiir olmadan insan acıyor… • Öyle bir gurbetteyiz ki; vatan bir kuş uçumluk mesafede. Ama ne kanat çırpacak takatimiz ne de alıp götürecek bir rüzgârımız var. • Ve ben; Birine sevdiğimi söyleyebilmek için o kadar çok bekledim ki sevdanın manasına küstü zihnim! Baranî - #MBA mbasanatkitap.blogspot.com/2022/10/bir-avu...
Niçin bu kadar öldürmeyi, yok etmeyi, parçalamayı seviyor insanlar? İnsan yumuşak başlı, iyilik dolu bir yaratıktır, ağız dolusu gülen, yürek dolusu ağlayan, iliklerine kadar duygulanan, seven bir yaratıktır insanoğlu… Bu öldürme, yok etme, öfke, öç, sevgisizlik neden? Niçin koparıyorlar çiçekleri, birisi tok da yüz bini niçin aç, o tok da bu kadar gözün altında, öfkenin içinde iflah oluyor mu? Tok olan niye bu kadar ahmak... Yaşar Kemal - Deniz Küstü - Syf 47
“... limanda hafif bir rüzgar vardı fakat deniz çok sakindi. Her yerde kuşlar vardı. Bir yas tutuyorlardı. Genç bir kızın derin yaraları için. Ama artık bitmişti. Bunu yapmıştı. Kurtulmuştu ama artık oda bir kuştu. Masum beyaz bir kuş.”
Reklam
YÜZÜNÜN İLK ÇAĞI
youtu.be/VwymbD7rzdM Bir şehir vardı çok eskiden Trenlere binip gittiğimiz Kıyısı boydan boya Göğsün gibi derin bir deniz Yüzünün baharında Bir kuştu kanatsız Öperdim her renginden Zamanlı zamansız Kent Şarkıları & Erdal Güney
HUTBE nereye gitsem seninleydim ama sen kiminleydin Allah'ım? inince vardık bir subaşına dutlar sarkıyordu dallardan ağzıma birkaç çomak sokup etrafını otla sapla dolandım
Yaşar Kemal ve insan olmak
Yaşar Kemal’i okumak biraz daha insan olmaktır. Her kitabında kendimi aynılaşmış insanlık penceresinde buluyorum. O içimizdeki yılanın kanayan yarasını yani İnce Memed’i bize hatırlatıyor. Sarıca karıncalar o yarayı hiç kapatmayacak. Çünkü zalimler olduğu sürece ince memedler var olmaya devam edecek. Deniz Küstü kitabının 27. sayfasında yine o kanayan yarayı deşer: “İnsanlar bu kadar korkmasalar, bu kadar zalim olurlar mı, bu kadar birbirlerine düşmanlık eder, birbirlerinin böylesine kuyularını kazarlar mı, insan öldürürler mi, birbirlerine böylesine kıyar, köle eder sömürürler mi, birbirlerinin sırtına binerler mi, aşağılarlar mı, delirirler mi, sevmeyi, sevişmeyi böylesine unuturlar mı, uzattıkları el böylesine buz gibi olur mu, düşünebilme yetilerini böylesine yitirirler mi, öykünürler mi, durmadan ölümü düşünürler mi, ölümü düşünmemin boşluğunun farkına varmazlar mı, bastıkları yeri görmeyecek kadar üstümüzdeki gökten, altımızdaki topraktan, yıldızlardan, sulardan, çiçeklerden, dağ başlarından, ışıktan böylesine bihaber kalırlar mı, sevgisiz , sevisiz, dostluksuz yürekleri sıcacık, bir sevgili, bir dost yüzü için, bir kuş gibi çırpınarak çarpmadan olur mu?”
Yüzünün ilk çağında
youtu.be/VwymbD7rzdM Bir şehir vardı çok eskiden Trenlere binip gittiğimiz Kıyısı boydan boya Göğsün gibi derin bir deniz
89 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.