Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Duygu çarkımın her iki tarafında da listelenmemişti, fakat yine de onu hemen tanıdım. Deniz özlemi çekiyordum!
Sayfa 173 - Martı, JaredKitabı okuyor
Manevi hayatımızda, görünürde iki yönlü bir değişim oldu: Bir yandan dinsel fikirlerin maneviyatı bir dizi ürüne (kişisel gelişim kitapları, ünlülerin yaptıkları videolar ve "New Age" inançlarıyla ilgili sığ ama zararsız malzeme) indirgeyerek metalaşması; öte yan­dan rekabetçi, hasta ve aşırı kalabalık bir toplumun temelinde ne­redeyse kaçınılmaz biçimde yatan o ruh hastalığının inkarı. Çoğumuz için tek sahicilik alanı kişisel olan: Siyasal ve sosyal ka­musal alan telafisi imkansız bir biçimde yozlaşmış gibi görünüyor. Kendi içine kapanma, sessiz kalma; kontrol edilebilir, sınırlı bir alan talebi yaygındır ve sahicilik özlemi köklü bir manevi ihtiyaç olarak değil, tedavi edilebilir bir nevroz türü olarak sunulmaktadır. Şart­ larımdan rahatsızsam ya stresten (tamamen işe ilişkin bir olgu) yahut ilaçlar, egzersiz rejimleri ve daha çok dışarıya çıkmakla teda­vi edilebilecek depresyondan mustaribim demektir şimdi. Hepsinden daha önemlisi de, ihtiyaç duyduğumuz ve istediğimiz şeyin bir yol değil eşya; düşünmek değil eğlenmek; sistem değil düzen olduğuna nasıl ikna edildiğimizdir.
Reklam
Açma Gözlerini
Bir yaş günü göl kıyısında sessiz Mum ışıkları oynaşırken yüzünde Hiçbir göl ve nehir sığmıyor yüzüne Yüzüne Ve gözlerindeki o bitimsiz evrene Hangi yıldızı yakalasam ışık seliyle Hangisini koysam yörüngene Tükeniyor çekim kuvveti yoğunluğum
renksiz çocuklar gelir durur istasyonda avuçlarında kirli sarı kuşlar deniz özlemi gökyüzünün yittiğini görürler usulca gergefe yaklaşır tren biri bağırır kendi içinde "yarat gökyüzünü yine sonsuzdan!"
Sayfa 11 - Mayıs Yayınları, İzmir, 1998.Kitabı okudu
Yok, Onlar Ölmedi... Kavga Devam Ediyor...
Dağların doruklarında, fabrikalarda, dersliklerde, köylerde, şehirlerde tüketilen nefes, asırlardır süren zulme boyun eğmemenin mirasıdır bizlere. Pir Sultan Abdal'dan, Şeyh Bedrettin'den, Deniz'lere uzanan bir mirastır bize kalan. Sömürü, baskı ve zulüm sürdüğü sürece bu onurlu direnişin mirası gelecek nesillerin belleğinde, mücadelesinde yaşamaya devam edecektir. Mahir ve yoldaşları Kızıldere'de katledilirken son sözleri de özlemleri de demokratik özgür Türkiye'ydi. Sinan'lar Nurhak'ta aynı sevda uğruna, İbrahim Kaypakkaya Diyarbakır zindanlarında aynı özlemi duyarken katledildi. Onlar, ölmek var dönmek yok dediler... Deniz, Yusuf ve Hüseyin, üç yiğit yürek, üç can da aynı sevdayı düşleyerek yürüdüler darağacına... Yüzlerinde aşkın rengi, gözlerinde onurun ışıltısı, tekmelediler tabureyi...
Sayfa 7 - Gönül Yayıncılık
Kaç yüzyılda birikti acısı dünyanın, taşıllaştı böyle? Burası evim, yurdum. Yine de ölümü gelen akrep sokmadan önce kendini dört dönüyorsa nasıl, tinimde öylesine tutşmuş bir sıla özlemi. Bölünüyorum gün batımlarında, uzaklaşıyor kederle kendimden ötelere doğru yüzlerce seferi. Gecenin içinde tüten her baca her titreyen ışık, yepyeni daha bulunmadık bir ülkenin vaaadi. Mevsim! Isıt ve sızımı azalt; 'şekvasız' engin deniz yitik yazıtlar bulayım kıyılarında; çözdüğüm, anladığım, öyle sandığım her im bir Söylen'e dönüşsün. Bende biriksin söylenler, Irmaklar bana aksın;
Reklam
Olsam olsam, attığı demiri almak istemeyen bir kaptanım. Ya da kayalara vurmuş bir tekne. Daha batmamış. (Batsa kurtulacak. Ama batmamış. Batamayan. Karaya oturmuş.) Deniz özlemi bile yok içimde.
�RUVA SAVAfi'NIN N E DENi Tarihteki Onlü Çatışmanın Açıklanması Truva Savaşı olarak bilinen Akalar (çeşitli Yunan kabilelerinin ordu­ larına verilen ortak isim) ile Truvalılar arasındaki on yıllık çatışma klasik mitolojideki en ünlü olaydır. Bu, sayısız trajedilere yol açan uzun, kanlı ve yıkıcı bir savaştı. Bu savaş çeşitli savaşçıların
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
'Özgürlük ile sınırsızlığı birbirine karıştırma. Özgürlük insanın kendi haklarının sahibi olması demektir. Bunun ötesini aramak ise başkasının hakkına göz dikmektir. Sınırsızlık özlemi iradeni esir almasın. Çünkü ölçüsünü yitirene, nimet değildir külfettir özgürlük.'
Sayfa 13 - Aziz Andaç Yayınları
Reklam
kuma uzanmış yatıyorum; tam düştüğüm yere.
Deniz kırlangıçları bazen yere öyle yakın uçuyor ki soluğum kesiliyor, yıllar ötesinin özlemi uyanmış gibi içimde bir kıpırtı başlıyor: Biraz, biraz daha yaklaşsalar, yüzüme konsalar, koynuma, kollarıma sığınsalar, çepeçevre kuşatsalar beni... Kırk dört yaşındayım, ama hâlâ esas olarak sıcak şeyler düşlüyorum. Hanidir kumun üstünde kıpırtısız yatıyorum ve artık pelikanlarla karabataklar çember oluşturdu çevremde. Derken dalgalar ayaklarımın dibine bir fok bırakıp çekiliyor. Yüzgeçlerinin üstünde doğrulup, gözleri bende, bir an öyle kalıyor, sonra yine Okyanus’a dönüyor. Gülümsüyorum ona; biraz bilge, biraz ağırbaşlı ve biraz hüzünlü, hâlâ orada...
Deniz Gezmiş'in Mahkemedeki Savunması
Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. Bizlerin tek özlemi tahsil sırasında bulunmamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığıdır. Biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye'nin
"...deniz özlemi kimilerini kısa sürede sarar, nasıl söylesem, sanki esir alır..."
Sayfa 32 - İz YayınlarıKitabı okudu
Olsam olsam, attığı demiri almak istemeyen bir kaptanım. Ya da kayalara vurmuş bir tekne. Daha batmamış. (Batsa kurtulacak. Ama batmamış. Batamayan. Karaya oturmuş.) Deniz özlemi bile yok içimde. Denizin dalgaları değil; dağ başı, bu yükseklik döndürüyor başımı.
Kesintisiz ve acımasız bir biçimde dönerek uzağı ve çevreyi tarayan fener misali, gözdüm ben her şeyden önce. Bu göz o kadar açıktı ki bütün diğer yetilerim uykudaydi; güçlerimin tamamini görmek ve dünyanın dramini kavramak için kullaniyordum. Yıkım özlemi çektiysem tek nedeni bu gözün imha edilme olasılığıydı. Deprem istiyordum, deniz fenerini denize yıkacak doğal bir afet. Dönüşüm istiyordum; bir balığa, bir deniz canavarına, bir muhribe dönüşmek. Yeryüzü yarilip tek bir esnemeyle her şeyi yutsun istiyordum. Kentin denizin dibini boyladığını görmek istiyordum. Bir mağarada oturup mum ışığında kitap okumak istiyordum. Kendi bedenimi, kendi arzularımı tanıyabileceğim bir degisim için gözün imhasını istiyordum. Gördüklerimi ve duyduklarimi derinlemesine düşünebilmek için bin yil yalniz kalmak istiyordum - ve unutmak için.
273 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.