Sunay Akın’ın ilk okuduğum kitabı:)…
Birkaç ay önce haberlerde İstanbul Oyuncak Müzesinin tanıtımını izlerken Sunay Akın’ın ‘’Oyuncakları çocuklarının hayalleri çoğalsın diye değil de oyalansın diye alan anne babalara..’’ diye başlayan cümlesi ile ilk defa tanıdım yazarı. Açıkçası bir şair tarafınca açılan bir oyuncak müzesi fazlasıyla ilgimi
FARKLILIKLAR, YAŞAMI YAŞANILIR KILAR... (ARADA SPOILER ÇIKABİLİR)
Ba-yıl-dım. Niye bayıldım? Çünkü bay-dı... Kitabın artılarından biri olan akıcılığı sayesinde kurguya dahil oluyorsunuz, akışa kapılıp gidiyorsunuz ve ileriki sayfalarda kaybedeceğinizin farkında olmadan, başlardaki aksiyonların sürüklemesiyle sayfaları hızlı hızlı çeviriyorsunuz.
Sosyal hayvanlarda can alıcı davranışları kontrol eden limbik sistemin bölgeleri şunlardır:
• Hipokampus: Belleğe giriş kapısıdır. Burada kısa zamanlı anılar, uzun zamanlı anılara dönüşmek üzere işlenir. Tuhaf şeklini tarif eden adı "denizatı" anlamına gelir. Burada meydana gelen zedelenmeler uzun süreli belleğin oluşmasını engeller. Kişiyi bulunduğu zamana hapseder.
• Amigdala: Duyguların mevkilendiği bölgedir. Başta korku olmak üzere, duygular ilk burada kaydedilir ve oluşturulur. "Badem" anlamına gelir.
• Talamus: Burası nakil istasyonu gibidir, beyin sapından gelen duyusal sinyalleri alır ve onları kortekste çeşitli bölgelere yollar. "İç oda" anlamına gelir.
• Hipotalamus: Bu bölge, vücut sıcaklığını, günlük vücut ritmini, açlığı, susuzluğu ve üreme ile zevkin bir bölümünü kontrol eder. Talamusun altında bulunur ve adı da buradan gelir.
Son olarak, beynin dış katmanında, memeli beyninin üçüncü ve en yeni bölgesi olan serebral korteks vardır. Neokorteks (anlamı "yeni kabuk"), daha ileri bişsel davranışı yöneten serebral korteks içerisinde en son evrimsel yapıdır. En çok insanlarda gelişmiştir: Kâğıt peçete kalınlığında olmasına karşın, beyin kütlesinin yüzde seksenini oluşturur. Sıçanlarda pürüzsüz bir yüzeyi vardır, fakat insanlarda kıvrımlı bir yapıya sahiptir, bu da insan kafatasının içerisinde çok büyük bir yüzey alanının oluşmasını sağlar.Başka bir deyişle, insan beyni, milyonlarca yıllık evrimimizin önceki basamaklarının kalıntılarını içeren, dışa doğru hem boyut hem işlev olarak büyüyen bir müze gibidir.
Şu benim bindokuzyüzon gözlerim görmedi ölülerin gömülüşünü,
ne şafaktan önce ağlayan adamın külden panayırını
ne de bir denizatı gibi bir kenarda titreyen yüreği.
Şu benim bindokuzyüzon gözlerim küçük kızların işediği beyaz duvarı gördü boğanın burnunu, zehirli mantarı ve köşe başlarında aydınlatan anlaşılmaz ayı şişelerin katı siyahı altındaki kuru limon parçalarını.
Şu gözlerim benim midillinin boynunda, uykudaki Ermiş Rosa’nın delik deşik göğsünde
aşkın çatılarında, iniltiler, soğuk ellerle kedilerin kurbağaları yediği bahçede.
Eski tozun heykellerle yosunları topladığı tavanarası,
yenmiş yengeçlerin sessizliğini saklayan kutular
düşün gerçekliğinin üstünde tökezlediği yerde.
Orada benim çocuk gözlerim.
Bir şey sormayın bana.
Gördüm onları yollarını ararken
yalnızca boşluklar bulan.
İnsansız havada bir oyuklar acısı var ve gözlerimde gövdesi olmayan giyinik yaratıklar!