Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Denizhan Gültekin

Denizhan Gültekin
@denizhangultekin
Doktora
Isparta
4 Nisan
16 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
“... bir bostan korkuluğunun, lüks vitrin mankenine kavuşma umudundan fazlasına heveslenmeyeceğim. Söz.”
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Erol bir gün bir köpek ölüsünün çöp arabasına atıldığını görmüştü. Demir tekerlekli araba köpeği alıp götürmüştü. Çöplerin arasında kocaman kemikler vardı da oralı değildi köpek. Ağzı açıktı. Boğazına ölüm kaçmıştı. Ölümü Erol kocaman bir kemiğe, karşıki evde oturan Yahudinin oğlu Roberto'nun boğazında kalan şeftali çekirdeğine benzetmişti.
Sayfa 125 - Kırmızı KediKitabı okudu
Uykusunda yürüyor, dedi, Erol'un ablası. Mumu Erol'un elinden kaptı. Sen ne yapıyorsun öyleyse, dedi annesi. Onunla birlikte yürüyorum dedi kız. Niçin niçin. Yalnız kalmasın diye uykusunda.
Sayfa 114 - Kırmızı KediKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sayın meydan halkı, müdürler ve gazeteciler, bugün size bu çocuğu bağışlamaya geldim. En içerlek kovuğuna bastırın onu bağrınızın. Ben postacıyım, size söylüyorum. Bu çocuğun da sizin gibi adı var. Söylenmeyi bekliyordu. Ama söylemediniz, düşünmediniz bu adı. Düşünmek istemediniz. Düşünseydiniz bulurdunuz. Ben postacıyım. Ben bilirim bu işleri. Bu çocuk bugün buraya hakkını istemeye gelmiştir. Ben de hakkını veriyorum ona işte. Onun adı, kendi adınızın yedi kat dibinde yatar. Onun adı HİÇOĞLU'dur.
Sayfa 26 - Kırmızı KediKitabı okudu
İşte ihtiyar postacı geldi Hiçoğlu'nun aklına o sıra. Ona gitse? Ona danışsa? Postacıdır. Herkesin adını sanını, işini gücünü içli dışlı bilmesi gerek. Bunca mektup taşımız, iyi kötü ak veya kara bunca haber dağıtmış. Herkes bilir olmuş onun kapı vuruşunu. Postacı, kaderin eldivenini eline geçirmiş gibidir ne de olsa en azından
Sayfa 21 - Kırmızı KediKitabı okudu
Reklam
Hiçoğlu insanlığından kuşkulanır gibi oldu. Neye değmiyor yere ayaklarım? Dargın mı yoksa yeryüzü ayaklarıma? Kaldırımlar dargın mı kaldırımlardaki taşlar dargın mı kaldırımlardaki taşların arasındaki katranlar dargın mı katranların altındaki geçmişe en gömülü en unutulmuş karanlığa en girgin ve sokulgan kentler ve soluklar dargın mı ve solukların kıkırdakları ve kemikleri dargın mı? Kim çıkarmış bu köküne kadar dalgınlığı ayaklarının dibinde? Kuşa mı çevrilmişti yoksa, yamalı kanatlardan? Omuzlarını yokladı. Kuş olmadığına hüküm giydirdi tenine. Sevindi de buna hani ya. Onun isteği, amacı, yakarması, bulutlara dadanmak değildi. Yere değdirebilmekti ayaklarını, şöyle bir keyiflik süre için: Yeryüzünde olmaktı, yeryüzüne ayak basabilmekti ayaklarını aklından kaçırmadan.
Sayfa 12 - Kırmızı KediKitabı okudu
Ad sahibi olmak, ev sahibi, mal sahibi, yetki sahibi, devede kulak sahibi olmak kadar kişiyi soylandıran bir şey. Adsız olmak adların dışında yaşamak, penceresiz bir odaya perde asmaya benzer, penceresiz bir odanın penceresinden atlamaya benzer.
Sayfa 10 - Kırmızı KediKitabı okudu
Gün, doldurulmayı bekleyen kırık-beyaz bir kâğıt gibi elimin altındaydı. Bembeyaz keten örtülü, bembeyaz keten peçeteli küçük masalardan uzaklaştığımızda, arada bir pencereden -ya da lomboz mu desem- bizleri hafifçe sallayan puslu göle, kurşuni göğe her baktığımızda değişiyordu beyaz. B E Y A Z harflerinden oluşan ama her sallantıda, her sarsıntıda, sırf bu harflerin yer değiştirmesinden, bazılarının belleğin, bazılarının bulutların bir oyunu sonucu yitip gitmesinden ötürü, sözgelimi Y A Z da olabilen bir kışbaşıydı. (En azından sen gelince öyle oldu.)
Sayfa 43 - YKYKitabı okudu
Perdeleri aralayınca baktım ki tıpkı o gün bugün. Çayı demlerken defterimin başına geçtim. Bence, defter tutarken toplumu aydınlatıcı bilgilere öncelik tanınmalı. Defter bir gün ele geçerse, yayınlanırsa, okuyana ibret teşkil etmeli.
Sayfa 17 - YKYKitabı okudu
Çok güzel olmuş, elinize sağlık. Bisküvitler de pek taze. Biz yazın, sık sık reçel kaynatırdık yengemle. Hazır reçeller de fena değilmiş diyorlar ama bütün evi tutan vişne ya da çilek kokusu hazır alınamıyor ki, değil mi?
Sayfa 7 - YKYKitabı okudu
Reklam
Hiçbir şey: ne dingin geçit Ne soğuklarda ılık sarılmış Ne güneşi batırma oturuşu Ne fırtınaya dalıp ıslanma — Hiçbir şey geri kalmasın Diye buradayız biz — “Burada Olmamızın Anlamı” : yitirtmemektir
Sayfa 49 - MetisKitabı okudu
Görmüyor musunuz Nasıl hem ölüm Yüklüyüz hem de Taşıyoruz yaşamı —Görmüyorsunuz Uykudasınız— Bulutlar Geçiyor Ayın önünden Sizinse ufacık alevli Bir mumunuz bile yok —bilmem ne demeli Ki her şeyiniz gölgeli
Sayfa 41 - MetisKitabı okudu
Unutursunuz bengi olduğunu Işığın, gölgenin, sisin bile Kalır oysa, yankılanır durur Yamaçta en küçük izleri de
Sayfa 11 - MetisKitabı okudu
Hayatlarında hep doğru ata oynamış kadınlar için her şey ne kolay. Benim gibi daha ilk yüz metrede kaybedeceği gayet aşikar, düz yolda yürümesini bile beceremeyen atlara düşkün biri için hayat çok farklı bir yer.
Sayfa 71 - SelKitabı okudu
Reklam
Ayrılık dediğin dolapta çürüyüp gitmiş bir domatesi çöpe atmak gibi bir şey mi? Boş şişeleri kapıcı Osman Bey alsın diye kapının önüne koyuvermek mi? Bir insanı geride bıraktığında, sırf onu mu bırakıyorsun geride? Onunla dahil olduğun dünyayı “artık miadını doldurdu” deyip kırmızı bir tuşa basıp havaya uçurmak ve başka bir gezegene taşınmak diye bir şey var mı?
Sayfa 70 - SelKitabı okudu
İçimden “aile” diye geçireceğim, mühim falan değil. Sosyologlar yanılıyor. Mühim olan annedir, o kadar.
Sayfa 134 - SelKitabı okudu
İnsan ancak anlatmaya değecek şeyleri olduğunda harcamalı kelimelerini. Yoksa hiç başlamamalı, o kapağı açmamalı.
Sayfa 124 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Modern dünya bizi kuru ve temiz kalmaya zorluyor.
Sayfa 219 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Bizim evimizde aşk her zaman kapıdan girer girmez ayağına terlik verilen, paltosu elinden alınan, oturunca sırtına yastık konan ve kendini evinde hissetsin diyerek gözlerinin içine bakılan yüce bir konuk gibi karşılanmıştır hep.
Sayfa 252 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
İnsan her yaşadığını her duygusunu ifade etmeli mi? İlle her insanî olan, diğerleriyle paylaşılmalı mı? Varsın medeniyet paylaşmayı göze alınanlarla ilerleyedursun. Bazı özel hisler nesillere aktarılmasa, kişi bir diğerinin de benzer deneyimlerden geçip geçmediğini bilmese ne olur? Yalnızlık duygusu gerçekten o kadar katlanılmaz mı?
Sayfa 263 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Kaçmayı çok kereler düşündüm. Bireysel olarak ya da hep birlikte; üçümüz. Gitsek ya bu ülkeden, dedim. Nereye gitmek isterdin, diye sordu. En uzak neresi olur? Amerika? Avustralya? Güney Kutbu? Bunu gerçekten istedim. Elimde olsa başka bir gezegene temelli gitmek ve bir daha asla, öldükten sonra eğer mümkünse şöyle bir bakmak nasip olmamacasına terk edip giderdim. Fakat gitmek ani yapılan bir fiildir. Öncesinde düşünme, hesap kitap varsa, ardından gerçekleşen “gitmek” değil, taşınmaktır olsa olsa. İnsan, içinde tüm mantık silsilesini yıkacak, kökten gelen, önlenemez bir istek duymalıdır. Gitmek yıkım ister. Yıkmadan gidilmez. Tedbir alarak, plan yaparak, kendini sağlama alarak olmaz.
Sayfa 287Kitabı okudu
Beni onda büyüleyen ilk şey, edebiyat. İki insan saatlerce edebiyat üzerine konuşabiliyorsa, yazgısı ortak demektir.
Sayfa 191Kitabı okudu
Bana kalırsa kadının sevmesi anlamsız. Kim onu daha çok seviyorsa onun hakkıdır. Haklısın Tarık... Bunu nasıl ölçeceğiz değil mi? Fizik ne güne duruyor? Kara deliklerle uğraşmayı bıraksın. Evrenin nasıl yaratıldığı kimin umurunda! Yaratılmış işte. Toz ve gaz bulutları bir araya gelmiş, biraz kül biraz duman, yaratılmış işte... Dünyanın en büyük sorunu, bir kadını en çok kimin sevdiğidir. Fizik âlemine bu konuda hizmet etmeye hazırım. Standart sapma olarak beni kullansınlar. Kobay olmaya razıyım. Ali Ayşe’yi çılgınlar gibi seviyorsa, birim olarak “100 Nejat” diyelim... Ali Ayşe’yi gördüğünde dizlerinin bağı çözülüyorsa, “200 Nejat” diyelim. Ali Ayşe’yi aldatıyorsa, “50 Nejat” diyelim. Ali Ayşe’yi gözden çıkarmışsa, “1 Nejat dahi sevmiyor,” desinler. Ölçü birimi olarak beni kullansınlar Tarık. Kadınlar beni zaten kullanıyor. Bedenimiz bir işe yarasın. Varlığımız Türk varlığına armağan olsun. Namımız yürüsün en azından.
Sayfa 137Kitabı okudu
O ev kedisi. Ben bir sokak kedisiyim. Kadınlara kızıyorum. Sevmek istiyorlar. Anlamsız geliyor bana. Oysa Allah onları sevilmek için yaratmış. Israrla anlamak istemiyorlar.
Sayfa 137Kitabı okudu