Fihraye'm
Sen benim kurak topraklarıma çiçek açtıran kadınsın, açtırdığın her bir çiçeğin yaprağını teker teker öpen kadınsın, sen öyle bir kadınsın ki Fihraye yoluna çiçekler ekilecek birisin ve sen Fihraye yine öyle bir kadınsın ki toprak olduğun yeri kurutacak, açtığın çiçeği solduracak, yoluna gül diye ektiğim gülümü ezecek kadar... Sanırım burda sana kötü bir söz söylemem gerekiyordu ama yapamadım dilimin ucuna geldi söyleyemedim, parmak uçlarımı ittim kaleme yine de tutmadı, sana dön demiyorum çünkü artık yeşertebileceğin bir toprağım bile yok, yoluna sereceğim güllerim ezilmiş. Ben bende o kadar yokum ki sende var olmuşum. Ne zaman ki kendimi kaybetsem hemen senin dizinin dibinde bulurum. Burası öyle ev ki bana öyle yuva ki.
Beni sar sarmala, beni yerlere at.
Beni öp okşa, beni fırlat bir köşeye. Ama ne olur Fihraye benden vazgeçme, benden sende vazgeçersen eğer ne kalır benden geriye. Sana dön demeyeceğim ama nolur sana gelmeme izin ver, ne olur ay' ışığını benden esirgeme çünkü ışığını güneşten aldığın güneş dahi yetmiyor sen olmadıktan sonra.