mücrim

mücrim
@Denizzeze
Yaşamım, bana biri tarafından oynanmış kötü ve acı bir oyundan başka bir şey değil. Tolstoy İleti kısmındaki yazılar şahsıma aittir.
6 okur puanı
Eylül 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
64 syf.
·
Puan vermedi
Bir Delinin Hatıra Defteri
Bir Delinin Hatıra DefteriNikolay Gogol
7.8/10 · 9,7bin okunma
Reklam
mücrim
Bir kitabı okumaya başladı
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali
8.3/10 · 170,6bin okunma
480 syf.
·
Puan vermedi
·
81 günde okudu
Konstantiniyye Oteli
Konstantiniyye OteliZülfü Livaneli
7.5/10 · 18,2bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bazen kelimelerin arasında kaybolup benliğimi arıyorum bulamıyorum, zihnimdeki hangi mezarda gömülü emin değilim toprağı eşeliyorum bir köpek gibi! Eşeledikce hiç hoş şeyler çıkmıyor sesler artıyor, kokular artıyor. Hayır! Hayır! bütün cesetleri uyandırdım hemen gömmem lazım. Çok ceset var ya da dolaba mı kilitlesem? ama o zaman sesleri yankı yapıyor duyuluyor. En iyisi gömmek toprak örtüyor. Ölü toprak anılarımı saklıyor. Evet! Sesler kesildi işte huzur budur şimdi bütün mezarlara çiçek ekiyorum içi ölmüşte dışı çiçek açmış gibi biraz da su veriyorum ölü toprağa. Sözcüklerin zihnimde seslenişini duyuyorum ama yazarken unutuyorum bazen kendimi de unutuyorum her bir yazımda acımın bileklerimde ki  ıstırabını hissederken biraz daha küçülüyorum koca yatakta sözcüklerin aralarındaki uçurumdan ürküyorum çok boşluk var orda ama zaten önce atlamıştim o uçurumdan sorun yok. burda yazmayı bırakıyorum zaten devamını da unutuyorum. Kusmam lazım!
Genç adam her zaman ellerini sahafta ki kitaplara sürerdi bunu kendi içinde 'yaşanmışlık' olarak adlandırırdı nasır tutmuş elleri sararmış kitap yapraklarının altı çizili sözlerinde durur, yaprakların arasında unutulmuş olan çiçekleri bulurdu. Ama bu sefer farklıydı sahafa girdiği andan itibaren, oldukça eski olan gri kapaklı kitaba gözü ilişmişti ve bir bebeğin annesinin sütüne duyduğu yoğun arzu ile o kitabı okumak istiyordu neden bilmiyordu belki de o kitapta yaşanmışlık diye adlandırdığı hissi hayatı bilmişti belki de. Diğer kitaplara göz ucuyla dahi bakmadan gri kapaklı kitaba ulaştı "ne siyah ne beyaz araf olmuş, gri. " diye içinden geçirdi. Kitabın kapağını açtı.     05.06.1997 Artık havalar ısınmaya yaz sezonu açılmaya başlamıştı böyle havalarda yiyecekler çok çabuk bozulurdu ve bu yüzden annem pazardan aldığı meyve sebzeleri bize mutlaka bir hafta içinde bitirirdi çünkü pazar sadece haftanın bir günü vardı. Ve babam meyve sevmezdi. Annem derdi ki "eğer çürük bir meyve varsa onu at yoksa diğerleri de çürür". Neden bilmem bu söz ayın beşlerinde mutlaka aklıma gelir ya da sabahın beşleri çok da önemi yok açıkçası. Biz meyve değildik. Ama babamın çürükleri hep bize bulaştı. Babamın çürük omurgası bir kanser hastasının tüm vücuduna iliğini kemiğini sömürürcesine yayılması gibi. Ve bende çürük olan yerimi kestim bir başkasına bulaşmasın diye, yarım kaldım tam olmak için. Bu kitap arafta kalmışlara...
Reklam
Yaşından önce öğrenilen her şey travmadır. Ve evet erken olgunluk da bir travmadır.
Fihraye'm Sen benim kurak topraklarıma çiçek açtıran kadınsın, açtırdığın her bir çiçeğin yaprağını teker teker öpen kadınsın, sen öyle bir kadınsın ki Fihraye yoluna çiçekler ekilecek birisin ve sen Fihraye yine öyle bir kadınsın ki toprak olduğun yeri kurutacak, açtığın çiçeği solduracak, yoluna gül diye ektiğim gülümü ezecek kadar... Sanırım burda sana kötü bir söz söylemem gerekiyordu ama yapamadım dilimin ucuna geldi söyleyemedim, parmak uçlarımı ittim kaleme yine de tutmadı, sana dön demiyorum çünkü artık yeşertebileceğin bir toprağım bile yok, yoluna sereceğim güllerim ezilmiş. Ben bende o kadar yokum ki sende var olmuşum. Ne zaman ki kendimi kaybetsem hemen senin dizinin dibinde bulurum. Burası öyle ev ki bana öyle yuva ki. Beni sar sarmala, beni yerlere at. Beni öp okşa, beni fırlat bir köşeye. Ama ne olur Fihraye benden vazgeçme, benden sende vazgeçersen eğer ne kalır benden geriye. Sana dön demeyeceğim ama nolur sana gelmeme izin ver, ne olur ay' ışığını benden esirgeme çünkü ışığını güneşten aldığın güneş dahi yetmiyor sen olmadıktan sonra.
Elindeki gazeteyi masanın üzerine bıraktı ve harelerini benimle buluşturdu. Uzun uzun baktı gözlerime, sanki milyonlarca insan da olan o kahve gözler bende başkaymış gibi uzun uzun harelerimi inceledi öyle derin baktı ki ulaşabilseydi eğer ruhumun boynunu eğer bükerdi zira sözleri ruhumun boynunu eğdi de büktü de. -Ama bilirsin acıya alışkın olmak acıtmadığı anlamına gelmez. Gülümsedim.
mücrim
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Dönüşüm
DönüşümFranz Kafka
7.8/10 · 221,6bin okunma
mücrim
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Yaşamın Anlam ve Amacı
Yaşamın Anlam ve AmacıAlfred Adler
8.2/10 · 1.471 okunma
Reklam
İzliyordu. İzliyordum. İzleniyordum. Balığı yaşatan su balığı boğmuş. Belki de ben kendimi kandırıyordum hiç balığa nefes olan su onu boğabilir miydi? Atamıyorum zehrimi kelimelerim yetmiyor çünkü düşünmüyorum, hissetmiyorum. Duygularımın üzerine karla örtülü toprak atıyorum ve üzerine çiçek ekiyorum bastırdığım duygular çiçek olup yeşeriyor ama
Kokuyor, biraz küf biraz da ölüm kokuyor . Biraz da babamın ceketi kokuyor. Derler ki insan hafızası en son kokuyu unutur .Kokuşmuş cesetlerin kokusu gitmiyor biraz da papatyalar ama hoşuma gitmiyor bu kokular. Bir şeyler var zihnimde.Aynı şarkıyı tekrara düşen plak gibi tekrarlıyor şarkının ellerinden tutuyorum biraz da ruhumu okşuyor şarkı devam
103 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.