268 syf.
·
Puan vermedi
‘Kürk Mantolu Madonna; Maria Puder’, ‘Üst Kattaki Terörist’in Alt Kattaki Komşusu; Nurettin ‘, ‘Yüzüncü Ad’ın Dul Kadını; Marta’, ‘Baltası Kadar Masum Katil; Raskolnikov’, ‘İsimle Ateş Arasında; Nihade’, ‘ 5 yaşında kocaman bir çocuk; Alper Kamu’, ‘Afili Filinta; Nuh Tufan’, ve dahası... Ben kimseyi Ömer kadar sevmedim. Öyle roman
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019170,6bin okunma
Odaya yaşı ve yüzü belirsiz bir adam girdi. Ne güzel, ne çirkin, ne büyük, ne küçük, ne sarışın, ne esmerdi bu adam.Tabiat ona ne iyi, ne kötü, göze çarpan hiçbir özellik vermemişti. Kimi ona İvan İvaniç derdi, kimi İvan Vasilyiç, kimi de İvan Mihayliç. Soyadı üzerinde de anlaşma yoktu: Bazıları için İvanov veya Andreyev, bazıları için de
Reklam
Bilmem yalnızlık efendi ile aranız nasıl? Benim oldum olası iyidir. Severim kendisini, zannımca o da benden memnundur. Yalnızlık efendi uzunca boylu, titiz, temiz, ve bakımlıdır. Çok yakışıklı sayılmaz belki, fakat hayli alımlıdır. Kıyafetlerini nerede diktirir bilmem, ama giyimi kuşamı farklıdır. Hayatımda tanıdığım en donanımlı, en kültürlü,
S.E.S Der ki... Susuyor sözlerim verilmiş sözler tutulmayınca. Ay bile güneş bile tutulmuyor mu Rab'den emrolunca? Bir düşünürün sözünü düşünmeden kabul etmek gibi düşüncesiz ilhamlar vermeye kalkıyorlar üstelik... Ben S.E.S, susuyorum, konuşmuyorum sanıyorlar... İçimde konuşan susmayan dur durak bilmeyen bir karanlık var... Camdan bir kapı... görmüyor gözümüz ama var.... Çarptım kırılmadı yaralanmadım... ama güldüler kırıldım yaralandım... Konuşurken en doğru olduğunu söyleyenler suskunluklarında korkabilirler kendilerinden... Camı ayna yaptılar bedeni gördük, gözlerimizi kapattık ruhumuzu görmeye çalıştık... Ama derin bir karanlık vardı onu kendimiz sandık.. Oysa ayna ile beden arasında mesafeden daha uzaktır ruh ile göz arasındaki mesafe... Sabır gerekir uzun uzun beklemek gerekir ruhu görmek için önce geçmişten geçmek gerekir... Karanlığın içinde çizgi film gibi başlar şekiller renkli renkli oynar, sonra birileri belirir ruhunun derinliklerinde tanıdığın yabancılardır onlar... Kendine gelene kadar kimlerden geçersin hatırına gelmeyen, belli ki hatır kalmıştır birinizde... Sonra güneşin sesini duyarsın annenin dilinden uyanırsın kendinden..................... S.E.S..........................
Baba; anneme iyi bak olur mu? Benden sana evlat vasiyetidir Baba; anneme iyi bak! Akşam büyük bir heyecanla televizyon izlerken sen Şöyle gözünün ucuyla bir kez anneme bak Yaşanmışlıklarını göreceksin o çocuksu bakışlarında Yaşattıklarını yaşatamadıklarını Sana adanmış koskocaman bir ömrü göreceksin bakışlarında Akşamları geç geldiğinde boğazına
"Toplum, sanatçılardan esin ateşi ister; halkın zevki ve sanat coşkusu için dolup taşan bu ateş, eninde sonunda elbette kendilerini yakıp kavuracaktır. O zaman onlara acınır, başlarına gelen yıkımları, belaları haber aldıktan sonra akşam yuvasına dönen iyi bir kentsoylu, temiz yürekli, uysal karısına: - Biliyor musun, der, o güzel sesli kız yok mu, üzüntüden öldü. O güzel şeyler söyleyen ünlü şair de kendi canına kıydı. İkisine de yazık oldu kadınım...Bütün bu insanların sonları kötü oluyor. Mutlu olanlar, yine bizim gibi sıradan insanlar..."
Reklam
EZOP MASALLARI... Ezop, fabl denen öyküleriyle ünlüdür. Anlattığı öyküler yaşama ilişkin bir öğüt ya da ders verir. Kahramanları ise hayvanlardır. Ezop'un öykülerinde hayvanlar konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. Öyküden çıkarılacak ders, sonunda okura öğüt biçiminde verilir Bir tane paylaşmak istiyorum.... AKREP VE KURBAĞA Akrep nehrin
"Bacağımda şarapnel parçasıyla yaşayan bir asker gibiyim.Etimde yabancı bir madde, kemiğimde bir metal parçası gibi duruyor aşkın bende. Başkası duysa korkar, 'aman'der. 'Nasıl olur? Böyle de yaşanır mı?' Halbuki ben alıştım. Rahatsız etmiyor beni, onu anladım. Şarapnel ve ben, gül gibi geçinip gidiyoruz, yan yana.Ama karışmadan birbirimize. "
YA ZAKKUMLAR... " Herkesin içinde sabırlı bir tohum gibi kendi kozasında saklı duran bir aşk yatar; bir gün bir güneş parlar bir yağmur düşer ve tohumun çatlayıp çiçekler açtığını ruhunuzun rengarenk bir ağaç gibi rüzgarlarla dans ettiğini görürsünüz. O rüzgarlarla dans eden çiçekler bazen manasız kaprislerle, yanlış anlamalarla,
"İpucu başından beri oradaydı; oyunun başından itibaren. Hamlet şöyle der; Görünen mi dediniz? Olan deyiniz sayın bayan. Görünen yok benim için, olan var. Şunu bir düşünün. Danimarka çürüyüp kokuşmuş. Herkesin Hamletin babası için yas tutması gerekiyor. Annesi özellikle yasta olması gereken kişi. Hamlet'in kral olması gerek. Bunun yerine
Reklam
Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız, o da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın duvarlar örsün, altında kalan hakikat bir ince iniltiyle, bir hafif rüzgâr dalgasıyla, herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir: "Buradayım!" der.
BİLDİN Mİ ÖRTMENİM Getirdiler okula, ‘’öğretmenin işte bu’’ dediler, Ama örtmen ne işe yarar onu söylemediler, Valla örtmenim ilkin senden çok korktuydum. İlk sınıfa geldiğinde de pustum kaldıydım. Ama misafir şekeri gibi sözlerin varmış , Hiç bitmeyen bir sabrın ve sevgin varmış, Bizi içine alacak kocaman bir kalbin varmış, Anladım ki,senin
“Balık karada yaşamayı öğrenmek için bilgeye yakarır; Bilge ‘karada yaşamayı öğretirsem bizim gibi olursun ve artık asla yüzemezsin’ der, balık diretir ve illa da karada yaşamak ister… Bilge balığa bildiklerini öğretir ve tıpkı bir insan gibi balık artık karada yaşamaya başlar, bir gün öyle çok yağmur yağar, öyle çok yağmur yağar ki, her yer suyla dolar ; Balık bu kez düştüğü suda boğulur !.. Bir dakika önce en büyük hakikatmiş gibi gelen her şey, bir dakika sonra dünyanın en büyük safsatası haline gelebilir !.. Alıştığımız her şey bir an gelir ki, tüm bildiklerimizi yok eder…!”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.