Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Öyle ki Osmanlı Devleti 1854 yılında dış borçlanmalara başlamış ve 1874 yılına kadar 15 ayrı dış borçlanma yapılmıştır. Bu dönem içinde 239 milyon lira borçlanıldığı halde, hükümetin eline yalnızca 127 milyon lira geçmiştir. Osmanlı Devleti, ilk dış borçlanmasını, Kırım Savaşı sırasında, savaş maliyetlerini karşılamak için gerçekleştirdi. derkitarih.com/index.php/2018/...
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
1874’te devlet mali iflasın eşiğine geldi ve bir kararname çıkardı. Bu kararnamede, Osmanlı Devleti vadesi gelen borç taksitinin ancak yarısını ödeyeceğini açıklıyordu. Ancak açıklanan bu söz de yerine getirilemedi. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Osmanlı yönetimi yeni bir mali bunalıma sürüklendi ve Osmanlı Bankası ile Galata Bankerleri’nden almış olduğu iç borçlarını da ödeyemeyeceğini açıkladı. derkitarih.com/index.php/2018/...
Reklam
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Türkiye bunların hangisine sahip? Şu pozisyonda hiçbirine sahip değil, eğer sahip olsaydı Amerikan ekonomisinin gribal enfeksiyon geçirip aksırmasından, sanki zatüre olmuş gibi yataklara düşmezdik. Bilimsel olarak bunlara sahip olsaydık, sanırım bugün teknolojik ürünleri ithal eden değil, ihraç eden olurduk. Siyasi olarak sözü dinlenen bir ülke konumunda yer alsaydık, Doğutürkistan’da katliama maruz kalan Türk kardeşlerimiz için kamuoyu oluşturabilir ve Çin’in bu vahşetini engelleyebilirdik.derkitarih.com/index.php/2019/...
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Bundan dolayı Türklerin burdan hak iddaa etmesi son derece doğal bir durumdur. Peki burdan hak edecek tarihi geçmişe sahip olduğumuz kadar, Siyasi, Ekonomik ve Askeri olarak güçlü müyüz? Bu soruların cevabını net bir şekilde verdiğimiz taktirde zaten hak iddaa ettiğimiz yerleri tekrardan topraklarımıza katmak zor olmaz. derkitarih.com/index.php/2019/...
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te zor şartlar altında kurulmuş, özellikle iktisadi anlamda sıkıntılar yaşamıştır. Yukarıda da belirttiğimiz üzere temel nedenleri Osmanlı’nın son dönemlerinden kalan sıkıntılar olup, Kurtuluş Savaşı ile de maddi güçlükler çekmiştir. Bundan sonraki aşamalarda kurucu hükümetin yaptığı ilk icraatlar ekonomiyi canlandırmak adına, devlet destekli kurumların, fabrikaların, sanayi tesislerinin açılmasına yönelik çalışmalar yapılmış. Bu doğrultuda bankalar açılarak, tarım ile uğraşanlara krediler sağlanmış aynı şekilde hayvancılık desteklenmiştir. derkitarih.com/index.php/2018/...
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
-Ağır sanayi hamleleri yapılmalıdır. -Vergiler eşit değil, gelire göre yüksek miktarlarda alınmalıdır. -Eğitim eşit koşullarda sağlanmalıdır. -Fen bilimleri, Mühendislik fakülteleri ve Sosyal Bilimlere gereken önem verilmelidir. -Devlet denetimleri sıkılaştırmalı, rüşvet ve yolsuzluğun önüne geçmelidir. -Eğitim temelden sağlam verilmeli, teoride verilen eğitim pratiğe geçirilmeli, sistem ikide bir değiştirilmemeli, örnek alınacaksa savaştan silinmiş olarak çıkan ve yapmış olduğu hamlelerle kademe kademe dünya ekonomisinde ve siyasetinde söz sahibi olan iki ülke örnek alınmalıdır; Almanya, Japonya. -Türk Milleti özüne dönmeli, ahlaki değerlerini ve milli manevi değerlerini koruyarak dünyanın gelişmiş ülkelerinden, teknik ve kültürel unsurlar edinmelidir. -Tür Milleti azimli bir şekilde çalışmalı, tembelliği, kurnazlık adı altında yapılan üçkağıtçılığı bırakmalıdır.
Reklam
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Bu tür kombinasyonlar hesaplandığında Türkiye Cumhuriyeti kiraladığı veyahut sattığı; kurumlar, yollar ve köprülerden çok büyük bir miktarda zarar etmiş olacaktır. Özel sektör devletin yarı kontrolünde olmalıdır, özel kolejler veyahut vakıf üniversiteleri gibi saçmalıklara son verilmelidir. Eğer Devleti yöneten hükümetler halkını daha doğrusu ‘’zengin bir azınlığı‘’ özel okullara teşvik ediyorsa bilin ki kendi eğitim sistemi sınıfta kalmış ya da kendi öğretmenlerine güvenmeyecek kadar aciz bir duruş sergiliyordur. Senede 60 ile 100 bin tl arası vakıf üniversitelerine ve kolejlere para verebilecek durumda aileler var ise bu miktarları devlet vergi olarak almalı, kendi okullarını geliştirerek herkese eşit eğitim hakkı tanımalıdır.
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Kamu kurumlarının satılması, yapılanların, yap-işlet metodu ile uzun vadeli kiralanması dönemi gelecek olan sıcak para ile kurtarmaktan başka bir şey değildir. Bu politika uzun vadede gelirlerin, yabancı veyahut özel sektöre aktarılması demektir. Ayrıca günü kurtarmak için kiralanan veya satılan kurumların 49 yıllık gelirleri neye göre hesaplanmış ve geçecek olan süreçte, döviz kurundaki dalgalanmalar, nüfus artışına bağlı olarak tüketim miktarı gibi faktörlerin neye göre hesaplandığı kamuoyuna açıklanmalıdır. 2016’daki nüfus ile 2065’deki nüfus miktarı aynı olmayacağı gibi döviz kurları da sabit kalmayacak, petrol varil fiyatları farklı olacaktır.
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Liberal ekonomi Türkiye Cumhuriyeti Devletini aciz bir duruma itmekte, Devlet zengin olmalıdır bunun içinde kurumlarını sıkı bir şekilde denetlemeli, sanayi, ticarete, tarıma, hayvancılığa, turizme ve eğitime yatırımlar yapmalıdır. Devletin zengin olması halkına; Eğitim, Sosyal refah, her türlü imkâna halkın erişebilirliğini artıracak bu tür olguların yerleşmesi zamanla eğitime yansıyacak, yansıma neticesinde sağlam karakterleri bireylerin yetişmesi sağlanacaktır. Günümüzde izlenen politikanın; Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiler’in izlemiş olduğu politikalardan pek bir farkı yoktur. Şişen bir tüketim ekonomisi söz konusu olduğu için her krizde ülke halkı olarak bunu derinden hissetmekteyiz. Krizlerin halka yansımasının en büyük göstergeleri; Enflasyonun yükselmesi, Temel ihtiyaç ürünlerine gelen zamlar, Maaşların sabit kalması, İşsizlik oranın yükselmesi, Vergilerin yükseltilmesi, Kamu kurumlarına memur alımlarının durdurulması gibi birçok olumsuz senaryonun yaşanması krizin halka yansımasıdır. İzlenilen politikalar kısa vadeli ‘’günü kurtarma‘’ politikalarıdır.
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Unutulmamalı ki tarihimizde yaşamış olduğumuz, Devleti yönetenlerin aciz bir duruma düştüğü sahneler milletimizin hafızasına kazınmış ve asla da silinmeyecek izler bırakmış olaylar mevcuttur. Başbakan Mesut Yılmaz’ın, Aydın Doğan’ın malikânesine gidip, Devlet için ‘’borç para‘’ talep etmesi ve bu tutum karşısında Aydın Doğan’ın hükümet gıyabında Devletimize karşı sergilemiş olduğu tavır asla unutulmamalı ve böyle bir duruma fırsat vermemek için zenginlerden yüksek miktarlarda vergiler alınmalıdır. Kişilerin veyahut kuruluşların Devleti bu denli tehdit eder bir pozisyona gelmesinin en büyük nedeni yine hükümetlerin izlemiş olduğu aciz politikalarda yatmaktadır.
Reklam
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Ayrıca özel sektörün özellikle yabancı şirketlere ait olanlarından vergi oranlarını yükselterek, onların ticaretini kısıtladığımız gibi ulusal paramızın dışarıya akmasını engelleyip, yerli şirketlerimizin de rekabet etmelerini kolaylaştırıp, sermaye birikimin sağlayabiliriz. Devlet herkesten eşit oranda vergi almamalıdır, gelirlerine göre vergi oranları belirleyip, buna göre tahsilât yapmalıdır. Ülke halkının refahını arttırmanın en önemli yolu asgari ücrete gerekli miktarlarda zamlar yapılmalı, bunun için Devlet TÜSİAD gibi zenginler kulübünden izin almamalıdır. Devlet’in karşısında güçlü bir yapıya sahip olan bu tür kuruluşlara mensup kişilerin, siyasi anlamda ülkeyi her an istikrarsız bir yola sürükleyeceği kesindir.
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi kullanamamış olmamız gelişimimizi engelleyip, bizi bağımlı bir ülke durumuna getirmiştir. Çıkarılan madenleri işleyecek teknolojiye sahip değiliz, ithal ettiğimiz ürünler tüketim ürünleri olduğu için geleceğimiz için herhangi bir fayda sağlamadığı gibi paranın dışa akması, zamanla ülkeyi ekonomik krize sürükleyecektir. Oysaki madenlerimizi işleyebilecek teknolojileri ithal etsek ya da üniversitelerimizin mühendislik başta olmak üzere fen bilimlerine önem vererek buradan yetişecek nesillerin, bu tür teknolojilerin teknik alt yapısını oluşturup, üretimini sağlayabiliriz. Böylelikle dışarıya ham madde olarak sattığımız madenlerin ikincil ve üçüncül ürün olarak işlenmişini almak yerine kendimiz bu ürünleri ikincil ve üçüncül ürün olarak üretip, hem kendi ihtiyaçlarımızı karşılarız hem de fazlasını ihraç ederek, ülkenin refahını yükseltebiliriz.
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Gelecek nesiller bu tür imkânlara sahip bir ülkenin ‘’Neden atalarımız bu kadar aciz kaldı?‘’ sorusunu soracaklar ve izlenilen yanlış politikaların, geri kalmışlığın temel nedeni olduğunu göreceklerdir. İkinci Dünya Savaşı’ndan büyük bir yıkım ile çıkan iki ülke; Almanya ve Japonya’nın birçok alanda dünya da öncü olması ve gelişmiş teknolojilere sahip olması, gelecek nesillerimizi diğer bir sorunun sorulmasına itecektir. ‘’Neden bu iki ülke savaştan yenik çıkmasına rağmen kalkınabildiler? Aynı dönemde savaşta olmayan Türkiye neden geri kaldı?‘’
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
Oysaki ülkemizde tam tersi bir durum söz konusudur, yüz kişinin çalışabileceği yere Devlet binlerce kişi alarak, bu kurumun işlevini yitirmesine neden olduğu gibi fazladan çıkan maaş masrafı ve diğer masraflar neticesinde, kurumun zarar etmesine neden oluyor. Gelişen teknolojiye ayak uydurmak seri üretimi de mümkün kılacak, zamandan ve enerjiden tasarrufu sağlayacaktır. Temelde ahlaki bir sorun yaşamaktayız, millet olarak. Kurumlarda çalışan veya başında bulunan kişilerin kendilerini, yakınlarını, dostlarını, partililerini düşünmesi hem haksız yere işe girmelerin önünü açarken hem de norm fazlası çalışanlar yüzünden KİT’ler sürekli zarar etmektedir. Kurumların denetlenmesi sıkılaştırılırsa, rüşvetin önüne geçilirse, işe alımlarda nitelik ve nicelik gözetilirse, ahlaki eylemleri tam anlamıyla kavrarsak, kurumlarımız zarar etmez aksine kar ederler. Dünya’nın neresinde görülmüş, üreten kurumların zarar ettiği? Türkiye bunun ender örneklerindendir. Muazzam bir coğrafyada birçok zenginliğin bulunduğu ve aynı şekilde birçok ülke tarafından gıpta ile seyredilen Türkiye’nin kendi kendini ekonomik yönde baltalaması gerçekten büyük bir başarısızlık olarak Dünya tarihine geçecektir.
Der Ki Tarih Ekonomik İstikrarsızlığın Temel Nedenleri Üzerine
KİT’lerin özelleştirilmesi fikri büyük oranda yanlış bir uygulamadır, devlete sürekli gelir getiren kurumların özelleşmesi uzun vadede devletin gelirlerini baltalamak ile eş değerdir. KİT’lerin zarar etmesinin önüne geçmek için alınması gereken tedbirleri uygulamak yerine içinde bulunduğu dönemi kurtarmak için satılığa çıkarmak, Devleti ekonomik olarak güçsüz hale getirmekten başka bir şey değildir. Bu misal şuna benzer; Kolumda ve bacağımda yaralar mevcuttur, bu yaraları iyileştirmek yerine kolumu ve bacağımı tamamen kesiyorum, böylelikle tüm işlevimi yitirip aciz bir duruma düşüyorum. Kamu kurumlarına alımlarda nitelik ve nicelik gözetmeksizin adam kayırma, torpil ile alınan ve norm fazlası olan binlerce kişinin Kamu Kurumunun zarar etmesinin en temel nedenlerinden biridir. Kurumlar kendi işçisini, memurunu ihtiyacına göre aldığı takdirde bu kurumlar zarar etmek yerine kar edecektir.
Resim