"Biz de çok geçmeden bir yerlerde başka iş buluruz kendimize. Birkaç zavallı piç kurusunun daha iyi ücret almasına sevinsek de sadece geçici ücret yükselmeleri değildir derdimiz. Meseleye uzun vadeli bakmalıyız. Çok çabuk yatışan bir grev, işçilere nasıl örgütleneceklerini, nasıl bir araya geleceklerini öğretemez. Çetin bir grev en iyisidir. İşçilerin bir araya geldiklerinde ne kadar güçlü olduklarını görmelerini isteriz."
Seninle şöyle bir oturup konuşamadık. İyi de oldu biliyor musun? Kim bilir ne suizanlar ne gıybet dönecekti burada Sitem etmeden bir dinle önce. Elbette öyle bir niyetimiz olmayacaktı biliyorum, buluşsaydık eğer. Hâl hatır, çay, kahve muhabbet. Biliyor musun neredeyse tüm gıybet mersimi boyle başlıyor. Dert için oturtulmuş mekanlar, ölü misali kardeş etiyle donanmış ziyafetlere dönüyor. Seni tiksindirmek istemezdim inan. Ama bu gıybet artık canımı sıkıyor. Dert dinlemek artık bu ziyafet sofrasına çatalını kaşığını alıp gelip oturmak misali. Dert anlatmak sofrayı kurmak Derdimiz, ondan hiç bahsetmiyorum bile. Masadan kalkarken derdimize dert katıyoruz haberimiz olmadan. Şairin,<<insan yüklü bir gök>> dediği belki de budur kim bilir.
Sayfa 167Kitabı okudu
Reklam
Yalnızlığın doğurduğu çocuklar gibiyiz
Yazmakla düzelmeyecek, yaşamakla iyileşmeyecek; belki alışmakla aşılacak çok derdimiz birikti. Çıkmaz sokaklardan bile geriye dönüp bir yol buluyoruz ama kalbimizden aklımıza bir yol bulamıyoruz. Nereye gidersek gidelim, kaybolduğumuz tek yer kalbimiz. Susturamadığımız en şiddetli gürültü, hiç geçmeyen o kahredici yalnızlık hissi. Maalesef, içimizde oluşan bu büyük yalnızlık duygusundan daha derin bir uçurum da yok!
Sayfa 50 - Masal yayınları
o halde derdimiz meşakkatimiz, meşakkatimiz hakikatimizdir bizim.
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" sözünün tefsiri!..
~•~ “Ümmet” diye bir derdimiz olacak. Gelinleri hanımefendilermiş! Damatları da işleri güçleri yerinde, hiç kayınpederinden yardım da istemiyorlar! Ne güzel hayat… Her hafta da bir yer çöküyor ümmet-i Muhammed’den. ~•~
Allah'ın vaadi açıktır;
Allah kıyamet gününe kadar her türlü savaşa, yıkıma, kâfirlerin zulmüne, şeytanın keyfine, münâfıkların fitnesine, Müslümanlar'ın gevşekliğine rağmen İslam dinini yaşatacaktır. Dönem dönem Müslümanlar Allah'ın dinine layık yaşadıkları için Allah'tan yardım görecek, Allah'ın nurunu üzerlerinde taşıyacaktır. Müslümanlar dinlerinden uzaklaştıkça da Allah yardımını üzerlerinden çekecek, Allah'ın nuru üzerlerinde görünmeyecektir. Ama Allah'ın nuru asla kaybolmayacak ve o nurun bir sonraki nesle ilk günkü gibi aktarılmasına kimse engel olamayacaktır. Asıl derdimiz, o nuru taşıyan ve Allah'ın desteklediği kadroda yer alıp almamaktır.
Reklam
Derdimiz belli. Derdimiz ne birilerini kutsallaştırma, efsaneler oluşturma, tarihi överek avunma ne de büyüklerin büyük dünyalarını sadece meclisleri süslemek için kullanmaktır. Derdimiz; yaşadıkları hayat ile Allah'ı (cc) razı eden, kendileri de Allah'tan razı olan o güzide insanların üzerinden nasıl kul olunur, ne yaparsak Allah (cc) razı olur, ne yaparsak yarın Allah (cc) katında mahcup olmayız sorularına cevap bulmaktır. Derdimiz; dosdoğru yolun dosdoğru rehberleri olan o güzide nesilden, doğru yolu bulma ve doğru yolda doğru biçimde yürümeyi öğrenmektir. Rabbim bunu hepimize nasip etsin.
Sayfa 153
Delilik derdi olmayana gelmez, bizim de bir derdimiz var kendimizden müstesna
İşlerin bütün zorluğu, adını deliye çıkarana kadardır. Bir kere adı deliye çıktı mı birinin, hayat boyunca artık önünde hiçbir zorluk kalmaz. İşte o yüzden yıllarca adını deliye çıkarmak için uğraşanlar vardır da yine de bu işi beceremezler.
Şükran, insanlar arasındaki ilişkilerde sıcaklık, açıklık ve samimiyeti getirir. Ne kadar akıllı olduğumuzu ispat etmek gibi bir derdimiz yoktur artık; herkesten, her şeyden öğrenebiliriz. İmkânsız zaferler peşinde ömrümüzü heba edecek de değiliz. Hayat, bütün derinliğiyle görebilen gözler için sürekli bir mucize olarak çağlamaktadır.
Sayfa 52 - TimaşKitabı okudu
Herkes fikrine bakmalıdır; çünkü insanın fikri neyse zikri de odur; yani zikri neyse onun peşinden koşuyordur ve hayatını ona kurban etmiştir. Allah, kula kazanması için kısacık bir hayat takdir etmiştir. Kul, Allah’tan, Allah’ın rızasından başka bir şeyin peşinden koşuyorsa kaybetmiş demektir. Bu peşinden koştuğu şey; dünya olabilir, para olabilir, mal, mevki, makam olabilir, her ne olursa olsun eğer peşinden koştuğu şey Allah değilse o zaman hem dünyada hem de ahirette kaybetmiştir. Söyledim, Allah haricinde her şey için bu böyledir. Biri kendi kendini kandırıp ya da şeytana uyup “işte, ben devlet kuracağım” diyebilir yahut “aslında bizim derdimiz şudur” diyebilir. Her ne yaparsa yapsın hayatını yaşarken Allah’ın haricinde bir şey istiyorsa kaybetmiş, Allah’a iman etmemiştir. Allah böyle birinin imanını kabul etmez; çünkü Allah şirkin karıştığı imanı kabul etmez. Bu yüzden ayet-i kerimede “onlar imanlarına şirki karıştırmadan iman etmezler” buyurmuştur. (Yusuf 106)
Reklam
Her ne yapıyorsan Allah için yap. Bir tebessüm dahi olsa yaptiklarimiz Hakk için oldugu müddetçe hayat ibadete dönüşür. Diger türlü olursa hayat gaflet içinde yasanmış olur. Akbet israf edilmis bir hayat; sonuç ise mahcubiyet ve nedamet. Bizler Allah için ne kadar hayur, ne kadar faydalı isler yapacağız diye imtihan için yaratıldık. (Bkz. Kehf, 7)
Konumuz, ayakta kalmak. Derdimiz, ayakta kalmak. Hayat dediğin nedir ki? Kısa, pahalı, zor, acı.
Hayat, bir basak tarlası gibidir. Anı yaşayacaksın , tecellileri hasat ede- ceksin ve salih bir kul olarak yasayacaksin.
Baska derdimiz yok .
Lakin ben bu mernlekette mesut olmak için artık hayattan, zevkten, seyrandan vazgeçtim. Beni aniayacak ve sevebileceğim ciddi, şefkatli, sadık bir kocam olsa ... Ah, bir kere bu adamı bulabilsem, bununla nasıl yetinir ve mutlu olurdum. Beni kahreden, helak eden şeyse bu hayat içinde böyle bir erkek olsa bile ona tesadüf ihtimalinin olmaması
Biz bir hayat karşılar; duyguların, kabullerin, ezberleri ötesine geçmek için sağlam bir irade beyanı en başta annelere bağlılıkta kusur işlemeden adım atmayı gerektirir.
Sayfa 55
Resim